Tebriz Kuşatması (1603) Nedir?
Tebriz Kuşatması (1603) Nedir?, Tebriz Kuşatması (1603) Nerededir?, Tebriz Kuşatması (1603) Hakkında Bilgi?, Tebriz Kuşatması (1603) Analizi? Tebriz Kuşatması (1603) ilgili Tebriz Kuşatması (1603) ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Tebriz Kuşatması (1603) ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Tebriz Kuşatması (1603) Ne Anlama Gelir Tebriz Kuşatması (1603) Anlamı Tebriz Kuşatması (1603) Nedir Tebriz Kuşatması (1603) Ne Anlam Taşır Tebriz Kuşatması (1603) Neye İşarettir Tebriz Kuşatması (1603) Tabiri Tebriz Kuşatması (1603) Yorumu
Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesi
Lütfen Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Tebriz Kuşatması (1603) İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı? Tebriz Kuşatması (1603) Ne Demek? ,Tebriz Kuşatması (1603) Ne Demektir? Tebriz Kuşatması (1603) Ne Demektir? Tebriz Kuşatması (1603) Analizi? , Tebriz Kuşatması (1603) Anlamı Nedir?,Tebriz Kuşatması (1603) Ne Demektir? , Tebriz Kuşatması (1603) Açıklaması Nedir? ,Tebriz Kuşatması (1603) Cevabı Nedir?,Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı?,Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Tebriz Kuşatması (1603) Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı Nedir? Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Tebriz Kuşatması (1603) Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Tebriz Kuşatması (1603) - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Tebriz Kuşatması (1603)
Tebriz Kuşatması (1603) Nedir? Tebriz Kuşatması (1603) Ne demek? , Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı? Tebriz Kuşatması (1603) Ne Demek? Tebriz Kuşatması (1603) Ne Demektir? ,Tebriz Kuşatması (1603) Analizi? Tebriz Kuşatması (1603) Anlamı Nedir? Tebriz Kuşatması (1603) Ne Demektir?, Tebriz Kuşatması (1603) Açıklaması Nedir? , Tebriz Kuşatması (1603) Cevabı Nedir? , Tebriz Kuşatması (1603) Kelimesinin Anlamı?
Tebriz Kuşatması | |||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1603-1618 Osmanlı-Safevî Savaşı | |||||||||||
17. yüzyılda Tebriz | |||||||||||
| |||||||||||
Taraflar | |||||||||||
Osmanlı İmparatorluğu | Safevîler | ||||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||||
Ali Paşa (esir) |
Şah Abbas | ||||||||||
Güçler | |||||||||||
5-10.000 | 120.000[1] |
Tebriz Kuşatması, 1603-1612 Osmanlı Safevi-Savaşı'nda bir evre. Kuşatma Safevi ordusunun başarısıyla ve Tebriz'in 18 yıl sonra tekrar Safevilerin idaresine geçmesiyle sonuçlanmıştır.
1590 yılında imzalanan İstanbul Antlaşması Osmanlı ile Safevî Devleti arasında barışı sağlamışsa da gerginlikler sürmekteydi. 1603 yılına gelindiğinde ise Osmanlı Devleti askeri anlamda en güç dönemlerinden birini yaşıyordu.
Nitekim, Osmanlılar 1593 yılında Avusturya'ya karşı savaşa girişirken başlangıçta kazanılan önemli zaferlere karşın (Yanıkkale ve Eğri'nin fethi ile Haçova Zaferi), 1595'te Estergon'un kaybı, Budin'in kuşatılması, ayrıca 1594'te Sırpların, 1595'te ise Eflak, Boğdan ve Erdel'in isyanı ve yine 1595'te Köprü Faciası ile Akıncı Ocağı'nın yok olmasıyla batı cephesi kritik yıllar yaşadı. Huzursuzluklar, süregiden seferberlik hali ve artırılan vergiler, 1599 yılından itibaren Celali isyanlarının başlamasına neden olurken, Osmanlı askeri birlikleri batı cephesindeki savaş ve Anadolu'daki ayaklanmaları bastırma harekâtları arasında kalmıştı. Bu dönemde iktidarını sağlamlaştıran ve doğuda Özbek Hanlığı'na karşı kesin bir zafer kazanarak batıya yönelen Şah Abbas modernleştirdiği ordusuyla Osmanlılara kaybettiği toprakları geri almak için fırsat kollamaya başlamıştı.
1585'ten beri Osmanlı toprağı olan Tebriz'deki gelişmeler Şah Abbas'a bu fırsatı verdi. Avusturya savaşı ve Celali isyanları nedeniyle Osmanlı Devleti doğudaki eyalet askerlerinin maaşlarını ödemekte zorluklar yaşıyor, buradaki askerler de bunu bahane ederek etraftaki sancakları yağmalıyorlardı. Selmas kalesi hakimi Gazi Bey de bu yağma harekâtlarından nasibini aldı ve 1603 Mayıs ayında Şah Abbas'tan yardım istedi. Şah kendisine, han unvanıyla birlikte kavuk, kılıç ve kemer de takdim etti.
Tebriz Valisi Zincirkıran Ali Paşa ihanet olarak gördüğü bu hareketi cezalandırmak için Tebriz'de zayıflamış bir garnizon bırakarak Karnıyarık Kalesi'ne sığınmış Gazi Bey'in üzerine yürüdü. Harekâta Nahcıvan'daki Türk birlikleri de katıldılar. Karnıyarık Kalesi zaptedildiyse de Gazi Bey kaçmayı başardı ve İsfahan'daki Şahın yanına sığındı.
Şah Abbas bu gelişmeler üzerine fırsatın geldiğini anladı ve 15 Ağustos 1603 tarihinde İsfahan 'da sefer hazırlıklarına başladı. Komutanlarından Allahverdi Han'a da Bağdat üzerine yürüme komutu verdi. 14 Eylül'de ordusuyla İsfahan'dan harekete geçen Abbas, 17 Eylül'de daha kuzeydeki Kaşan'a ulaştı. Bu şekilde Mazenderan üzerine yürüyeceği şayiasını ve izlenimini yaymaya çalıştı.
Erdebil valisi Zülfikar Han ve Kazvin valisi Emirgûne Han'a birlikleriyle kendisine katılması talimatı verip adıgeçen harekete geçtiğinde Osmanlılar Şah Abbas'ın hedefinin Tebriz olduğunu anladılar. Nihavend'i direnişsiz alan Şah Abbas ve ordusu 26 Eylül'de Tebriz önlerine vardı ve kuşatmaya başladı.
Kaynaklar, kentte 5.000'i tüfekçi olmak üzere kuvvetli bir garnizonun, yaklaşık 200 savunma topunun ve 10 yıl yetebilecek zahirenin bulunduğunu öne sürmektedir. Bununla birlikte, bu birliklerin önemli bir bölümü Gazi Bey'i cezalandırma harekâtına katılmak üzere Tebriz dışındaydı. Tebriz'de kalan garnizona Ali Paşa'nın oğlu komuta etmekteydi.
Osmanlı birliklerinin 1585'te Tebriz'i zaptetmelerinden beri şehir ciddi bir yıkıma uğramış, nüfusun önemli bölümü de şehirden göçetmişti. Zaman içinde sükunetin hakim olmasıyla nüfusun bir bölümü geri dönse de, yerel halkın neredeyse çoğunluğunu oluşturan Azerilerin Şii simgeleri taşımaları da yasaklanmıştı. İran ordusunun gelişinden haberdar olan yerel halk Şiiliği simgeleyen başlıklarını taktılar. Halkın coşkusunu fark eden Osmanlı birlikleri şehirden ayrılarak kalede toplandılar. Bununla birlikte kale komutanı kuşatanların kim olduğunu başlangıçta anlamadı ve şehrin yağmacılar tarafından kuşatıldığına dair babasına haber gönderdi.
Şah Abbas önce birliklerinden bazı askerleri şehre sızdırmayı başardı. Bu askerler kaledeki garnizona fark ettirmeden nöbetçileri öldürmeyi başardılar. Şah Abbas bu aşamada 500 askerini tüccar kılığında şehre soktu. Bu askerler nöbetçileri öldürülmüş kalenin kapılarını açarken Şah da 6.000 kişilik seçkin birliklerini kaleye taarruz ettirdi. Türk ve İran birlikleri arasında çatışmalar başladı. Portekizlilerin idaresindeki topçu birlikleri de kaleyi bombardımana tutmaya başladılar.[2]
Kaleyi kuşatanın Şah Abbas olduğunu anlayan kale komutanı babası Ali Paşa'ya bu defa iki ulak daha gönderdi ve yardım istedi. İran ordusunun Tebriz önünde belirdiğini haber alan ve Karnıyarık Kalesi üzerine seferinden dönen Ali Paşa şehre geri dönmeye çalışırken 28 Eylül 1603 tarihinde Tebriz'in kuzeybatısındaki Sufiyan yakınlarındaki Ezbent bölgesinde yaklaşık 15.000 kişilik bir İran birliğiyle karşılaştılar. Ezbend Muharebesi'nde sayıca az olan Türk birlikleri büyük bir yenilgiye uğradılar.
Bunun sonucunda Tebriz'deki garnizona yardım gelme olanağı kalmadı. Savunmacılar direnişlerini sürdürdülerse de askerlerden maaşlarının iki katını öneren İran tarafına geçenler giderek arttı.[3] Giderek az sayıda kalan savunmacılar 21 Ekim 1603 tarihinde teslim oldular.
Yerel Azeri halkı esir düşen birçok Osmanlı askerini 1585-1603 dönemindeki işgalin acısını çıkarmak için öldürdüler. Bu katliamdan en çok nasibini alanler Azeri kızlarıyla evlenen askerler oldu.[4]
Tebriz'in Osmanlı birliklerinin yenilgiye uğratılması suretiyle alınması, kuruluşundan itibaren yüzyılı aşkın bir süre Osmanlı Devleti'ne karşı kayda değer bir askerî başarı kazananamamış Safevi Devleti'nin ilk zaferi oldu ve İran ordusuna moral verdi.
Zafer, Safevi Devleti'nin kurucusu Şah İsmail'in taç giydiği ve devletin ilk başkenti olan bir şehrin ele geçirilmiş olmasından da dolayı, İran'da büyük sevinç yarattı.
İran tarafından olabilecek taarruzlara karşı bölgedeki en müstahkem mevkii olan Tebriz'in düşüşü Şah Abbas'ın Batı İran'da kaybettiği tüm toprakları kısa sürede direnişsiz almasına ve Güney Kafkasya'ya dayanmasına neden oldu. Ordubad, Culfa, Maku, Selmas, Hoy, Meraga, Nahcıvan ve Civanşir kısa sürede İranlıların eline geçti.
Osmanlı Devleti, ilk defa aynı anda çift cephede topyekûn savaş tehlikesiyle kaşı karşıya kaldı. Celali isyanlarının yayılmış olması fiiliyatta mücadele verilen cephe sayısını üçe çıkardı ve askerî ve malî durumu daha da güçleştirdi.
Şah Abbas Tebriz'i aldıktan sonra burada 1593'ten beri Osmanlı Devleti'yle 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı savaş halindeki Kutsal Roma Cermen İmparatoru II. Rudolf'un elçisi George Tectander'i (Georg von der Jabel) 15 Kasım 1603 tarihinde kabul etti. Elçi Şah'a İmparatorun İtalyanca ve Latince dillerinde yazılmış mektuplarını iletti, ayrıca Moskova Prensi'nin mektuplarını sundu.