Musul Kuşatması (1743) Nedir?
Musul Kuşatması (1743) Nedir?, Musul Kuşatması (1743) Nerededir?, Musul Kuşatması (1743) Hakkında Bilgi?, Musul Kuşatması (1743) Analizi? Musul Kuşatması (1743) ilgili Musul Kuşatması (1743) ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Musul Kuşatması (1743) ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Musul Kuşatması (1743) Ne Anlama Gelir Musul Kuşatması (1743) Anlamı Musul Kuşatması (1743) Nedir Musul Kuşatması (1743) Ne Anlam Taşır Musul Kuşatması (1743) Neye İşarettir Musul Kuşatması (1743) Tabiri Musul Kuşatması (1743) Yorumu
Musul Kuşatması (1743) Kelimesi
Lütfen Musul Kuşatması (1743) Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Musul Kuşatması (1743) İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı? Musul Kuşatması (1743) Ne Demek? ,Musul Kuşatması (1743) Ne Demektir? Musul Kuşatması (1743) Ne Demektir? Musul Kuşatması (1743) Analizi? , Musul Kuşatması (1743) Anlamı Nedir?,Musul Kuşatması (1743) Ne Demektir? , Musul Kuşatması (1743) Açıklaması Nedir? ,Musul Kuşatması (1743) Cevabı Nedir?,Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı?,Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Musul Kuşatması (1743) Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı Nedir? Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Musul Kuşatması (1743) Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Musul Kuşatması (1743) - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Musul Kuşatması (1743)
Musul Kuşatması (1743) Nedir? Musul Kuşatması (1743) Ne demek? , Musul Kuşatması (1743) Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı? Musul Kuşatması (1743) Ne Demek? Musul Kuşatması (1743) Ne Demektir? ,Musul Kuşatması (1743) Analizi? Musul Kuşatması (1743) Anlamı Nedir? Musul Kuşatması (1743) Ne Demektir?, Musul Kuşatması (1743) Açıklaması Nedir? , Musul Kuşatması (1743) Cevabı Nedir? , Musul Kuşatması (1743) Kelimesinin Anlamı?
Musul Kuşatması | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1742-1746 Osmanlı-İran Savaşı | |||||||||
Musul Kalesi | |||||||||
| |||||||||
Taraflar | |||||||||
Osmanlı Devleti | Afşar Hanedanı | ||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||
Abdülcelilzade Hüseyin Paşa Kazıkçı Hüseyin Paşa | Nadir Şah | ||||||||
Güçler | |||||||||
10-15.000 |
70-100.000 390 top | ||||||||
Kayıplar | |||||||||
Nispeten hafif | 30.000 ölü, yaralı ve esir |
Musul Kuşatması, 1742-1746 Osmanlı-İran Savaşı'nda evre.
Nadir Şah komutasındaki İran ordusu Osmanlı İmparatorluğu'na ait Musul kalesini 13 Eylül-23 Ekim 1743 tarihlerinde kuşattıysa da, Musul Valisi Abdülcelilzade Hüseyin Paşa komutasındaki Osmanlı garnizonunun direnişi karşısında yenilerek geri çekildi.
İran'daki Afşar Hanedanının kurucusu Nadir Şah'ın Caferîliğin tanınarak dört sünni fıkıh mezhebine ilave edilmesi ve Kâbe'de Caferîlik için de bir sütun inşa edilmesi tekliflerinin Osmanlı İmparatorluğu tarafından reddedilmesi üzerine, Nadir Şah bu defa sözkonusu tekliflerden vazgeçerek bunun yerine eski Safevî toprakları olan Irak ve Azerbaycan'dan birinin İran'a terkini talep etti.[1] Bu teklifin de reddedilmesi (1742 sonu) üzerine Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etti ve Irak'a saldırdı.
5 Ağustos 1743'te Kerkük önlerine ulaşan Nadir Şah komutasındaki İran ordusu 12 Ağustos 1743'te burayı işgal ettikten sonra, 13 Eylül 1743'te Musul önlerine ulaştı ve 26 Eylül 1743'te şehri kuşattı.
Kerkük'ün kaybı üzerine, Osmanlı Padişahı I. Mahmud halkın hoşnutsuzluğuna da son vermek için Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa'yı 20 Eylül 1743'te azletti.[2]
Osmanlı başkenti esasen Nadir Şah'ın 1733'teki gibi bölgenin merkezi Bağdat'a saldıracağını hesaplıyordu. Dolayısıyla Bağdat'ta daha büyük bir askerî garnizon tutuyordu.[3]
Nadir Şah komutasındaki İran ordusu Musul şehrini ve çevresindeki köyler, Hristiyan yerleşimlerini ve manastırlarını büyük yıkıma uğrattı.[4] İran ordusunun bölgedeki hasadı da yakması Bağdat'ta da ciddi bir kıtlığa yolaçtı[5]
Musul önlerine gelen Nadir Şah İran reîsülulemâsı imzasıyla Musul müftüsüne gönderdiği mektubunda kan dökülmeden şehrin teslimini istedi. Bu durum karşısında Abdülcelilzade Hüseyin Paşa halkı Ulu Cami'ye toplayarak tehlikeyi anlatınca halk galeyana gelerek şehri İran saldırısına karşı korumaya karar verdi. Nadir Şah'a gönderilen cevabî mektupla teslim olma teklifinin reddedildiği bildirildi[6] Bu sırada Hüseyin Paşa, kardeşi Abdülfettah ve oğulları Murad ve Mehmed Emin Beyler ile Musul Muhafızı Kazıkçı Hüseyin Paşa yoğun bir hazırlık içine girerek surları tamir ettirdiler ve hendekler kazdırdılar.
İran ordusu Musul kalesine bir saat mesafedeki Yarımca'ya ulaşınca (16 Eylül) Hüseyin Paşa oğlu Abdülfettah Bey komutasında bir keşif birliği gönderdi. Bu birlikler İran ordusunun ne kadar kalabalık olduğunu kaleye bildirdi. Yarımca'da beş gün kalan İran ordusu bu sürede Dicle üzerine kurulan köprüden nehrin sağ yakasına geçti (21 Eylül) ve kazdığı metrislere yerleşerek kaleyi batıdan kuşattı (23 Eylül). 160 top ve 230 havan topundan oluşan 14 bataryadan topçu ateşi 28 Eylül'de başladı ve özellikle Baştabya mevkiine yoğunlaştı. Bunun üzerine Abdülcelilzade Hüseyin Paşa Baştabya'ya gelerek komutayı bizzat devralmasından Nadir Şah da bu mevkinin Osmanlı savunmasının merkezi olduğunu anladı ve topçu ateşnin buradaki tahkimata yoğunlaştırdı. Bununla birlikte, yoğun bombardıman sonucu surların çökmemesi nedeniyle, İran ordusu lağım faaliyetine başladıysa da patlatılan 14 lağım da İranlı askerlerin hayatlarına maloldu[7]
Bunun üzerine Nadir Şah bombardıman ve lağım faaliyetlerini durdurarak, hazırlattığı binlerce merdiven yardımıyla kale surlarına tırmanılarak taarruzu denediyse de, Abdülcelilzade Hüseyin Paşa ve Kazıkçı Hüseyin Paşa'nın kuşatma başlamadan kazdırdıkları hendekler hücumcuların hızını kesti. İran ordusu en büyük kayıplara bu stratejiyle icra ettiği 4 Ekim tarihli genel hücumda uğradı.[8] Nitekim, Berat Kandili gecesi savunmacıları gafil avlamak maksadıyla başlatılan hücumda; Nadir Şah hazırlattığı lağımları patlatıp, aynı anda 1.700 merdivenle ordusunu kaleye hücum ettirdiyse de, hücum sırasında rüzgârın yön değiştirerek İran askerlerine doğru esmesi sonucunda patlatılan lağımların alevleri kale duvarlarına dayalı merdivenlerden kaleye girmeye çalışan birkaç bin İran askerinin yanmasına sebep oldu. Buna Musul Valisi Abdülcelilzade Hüseyin Paşa ve Musul Kalesi Muhafızı Kazıkçı Hüseyin Paşa’nın komutasındaki Osmanlı muhafızlarının şiddetli direnişi de eklenince 4.500-5.000 İran askeri öldü.[9] İran ordusu kuşatma boyunca ise yedisi genel mahiyette olmak üzere kaleye 12 taarruz yaptı ve yaklaşık 30.000 askerlik zayiata uğradı.[5]
Bu genel taarruzların da ağır kayıplarla başarısızlığa uğraması sonucunda, Nadir Şah kaleye bir elçi gönderdi. Elçi, Osmanlı garnizonunun kaleyi savunmaya devam edeceği yanıtını aldığı gibi, İran ordusunun günlerce süren bombardımanından kale içinin hiç zarar görmediği ve Musul halkının moralinin yüksek olduğu bilgisini de Nadir Şah'a ulaştırdı. Nadir Şah Abdülcelilzade Hüseyin Paşa'ya ateşkes teklifiyle birlikte iki elçi göndermesini istedi. Hüseyin Paşa'nın gönderdiği elçiler (Şafii müftüsü) Ali Gulami ve (Musul ilerigelenlerinden) Kara Mustafa Bey'e Nadir Şah mütareke koşullarını sundu. Esir teatisini içeren mütareke sonucunda Nadir Şah 23 Ekim 1743'te tüm ordusuyla Musul önlerinden çekildi.[10]
Nadir Şah'ın İran ordusunun Musul önlerinde uğradığı büyük yenilgi sonrasında çekilme kararı aldığı dönemde, Osmanlı İmparatorluğu'nun İran tahtı için desteklediği Safî Mirza'nın Erzurum-Kars üzerinden İran'a yürüdüğü haberini de almıştı (20 Ekim). Nadir Şah üçüncü darbeyi ise geri çekilirken aldı. Ricat yürüyüşü sırasında Serine Boğazı'nda Bağdat Beylerbeyi Eyyubizade Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı eyalet ordusunun hücumuna uğrayan İran ordusu bir yenilgi daha aldı (25 Ekim).[11]
Osmanlıların Musul'da kazandığı bu zaferler İstanbul'da Saray ve Tophane toplarının da salvo atışlarıyla şenliklerle kutlandı.
Musul önünde yenilgiye uğrayan Nadir Şah ise bir sonraki sefer mevsiminde (1744) Kars'ı ele geçirmeyi hedefledi.