Burhan Doğançay Nedir?
Burhan Doğançay Nedir?, Burhan Doğançay Nerededir?, Burhan Doğançay Hakkında Bilgi?, Burhan Doğançay Analizi? Burhan Doğançay ilgili Burhan Doğançay ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Burhan Doğançay ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Burhan Doğançay Ne Anlama Gelir Burhan Doğançay Anlamı Burhan Doğançay Nedir Burhan Doğançay Ne Anlam Taşır Burhan Doğançay Neye İşarettir Burhan Doğançay Tabiri Burhan Doğançay Yorumu
Burhan Doğançay Kelimesi
Lütfen Burhan Doğançay Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Burhan Doğançay İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı? Burhan Doğançay Ne Demek? ,Burhan Doğançay Ne Demektir? Burhan Doğançay Ne Demektir? Burhan Doğançay Analizi? , Burhan Doğançay Anlamı Nedir?,Burhan Doğançay Ne Demektir? , Burhan Doğançay Açıklaması Nedir? ,Burhan Doğançay Cevabı Nedir?,Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı?,Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Burhan Doğançay Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı Nedir? Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Burhan Doğançay Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Burhan Doğançay - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Burhan Doğançay
Burhan Doğançay Nedir? Burhan Doğançay Ne demek? , Burhan Doğançay Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı? Burhan Doğançay Ne Demek? Burhan Doğançay Ne Demektir? ,Burhan Doğançay Analizi? Burhan Doğançay Anlamı Nedir? Burhan Doğançay Ne Demektir?, Burhan Doğançay Açıklaması Nedir? , Burhan Doğançay Cevabı Nedir? , Burhan Doğançay Kelimesinin Anlamı?
Burhan Doğançay | |
---|---|
Genel bilgiler | |
Doğum adı | Burhan Cahit Doğançay |
Doğum | 11 Eylül 1929 İstanbul, Türkiye |
Ölüm | 16 Ocak 2013 (83 yaşında) İstanbul, Türkiye |
Uyruk | Türkiye |
Ebeveyni | Adil Doğançay |
Alanı | Fotoğrafçılık, resim |
Sanat eğitimi | Académie de la Grande Chaumière |
Ünlü yapıtları | Mavi Senfoni |
Ödüller | |
1964- New York Kenti Takdir Belgesi 1984- ENKA Sanat ve Bilim Ödülü 1992- Rusya Kültür Bakanlığı Takdir Madalyası 1995- T.C. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ve Madalyası 2004- Ankara Hacettepe Üniversitesi ‘’Sanatta Onursal Doktora’’ Belgesi 2005- Art Forum Ankara Plastik Sanat Fuarı ‘’Sanat Onur Ödülü’’ | |
Burhan Cahit Doğançay (11 Eylül 1929 - 16 Ocak 2013, İstanbul[1]), Türk fotoğrafçı ve ressam. Doğançay esasen, yarım asır boyunca dünyanın muhtelif şehirlerinde izlediği duvarları sanat eserlerine entegre etmesiyle tanınmıştır.[2] En ünlü tablosu olan Mavi Senfoni, 2009 yılında Murat Ülker tarafından 2,2 milyon TL'ye (1,7 milyon Dolar’a) alınmıştır.
Burhan Doğançay, 11 Eylül 1929 tarihinde İstanbul'da doğmuştur. İlk sanat eğitimini, ressam babası Adil Doğançay ve diğer bir ressam Arif Kaptan'dan almıştır. Ayrıca; Doğançay, gençlik yıllarında Gençlerbirliği'nde futbol oynamıştır. 1950 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra; 1950 ile 1955 yılları arasında Fransa'daki Académie de la Grande Chaumière'de sanat kurslarına katılmış ve 1953 yılında Paris Üniversitesi'nde iktisat konusunda doktora yapmıştır.[3] Doğançay, 1960’lı yılların başından beri hayranlık duyduğu şehir duvarlarını eserlerinin konusu olarak seçmiştir. Hava koşulları ve aşınmalara maruz kalan duvarları, çoğu kez toplumlarımızın nabız ölçeği ve insanların şehrin duygularını yansıtan izleriyle, geçen zamanın bir göstergesi olarak değerlendirmiştir. Doğançay’ın deyişiyle bu tutku, bir gün New York’ta 86. Sokakta yürürken gözüne takılan bir şey ile başlamış:
“Şu ana kadar gördüğüm en güzel bir soyut tabloydu. Bir posterin artıkları ile yüzeyinden gelen ve duvarda oluşan parça gölgelerinin desenleri vardı. Daha ziyade portakal renginde ve biraz da mavi ve yeşil ve de kahve rengindeydi. Ayrıca üzerinde, yağmur ve çamurla oluşmuş izler vardı.”
Bu dönemde, resim çalışmalarına devam etmiş ve eserlerini birkaç karma sergide sunmuştur. Daha sonra; 1970'li yıllarda fotoğrafçılığa başlamış ve dünya çapındaki bütün şehir duvarlarını çekmeye girişmiştir. Doğançay, bir şehir gezgini olarak yarım asır boyunca dünyanın çeşitli şehirlerindeki duvarların yüzeylerini doku kaplama sanatıyla yöresellemiştir. Şehir duvarları, sosyal, siyasal ve ekonomik değişimlerin şifreleri ve bu kapsamda yörelerin havasını ve zamanın ruhunu yansıtan belgelerdir. Çalışmalarının içsel ruhunun bir parçası da, hiçbir şeyin hiçbir zaman göründüğü gibi olmadığı önerisidir. Doğançay'ın sanatı duvar sanatı olduğundan, konusunun kaynakları da gerçektir. Dolayısıyla, soyut sanatçı olarak tanımlanamaz. Yine de ilk bakışta çalışmalarının çoğu soyut gibi görünmektedir. Doğançay yaklaşımında, doğal verileri araştırıp, elementlerinin niteliklerini görüntüleyerek süsleyici modeller şekillendirmeyi esas almıştır. Bu bağlamda süreklilikle formüle ettiği dekolaj stratejileriyle devam edip, nouveau réalistes konumlarının içeriğini de etkinlikle bozup yeniden yapar. Doğançay önceleri, duvarların basit bir gözlemcisi ve kayıtçısı olarak başlamış olsa da, çok kısa sürede eserlerinde kapsamlı fikirleri, izlenim ve duyguları ifade edebilen noktalara erişmiştir. Öngörüsü, hem içeriğinde hem de tekniğindeki gayretleriyle genişlemeye devam etmiştir.[4][5][6]
Burhan Doğançay İstanbul’da tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde öldü. 84 yaşında olan Burhan Doğançay, 18 Ocak Cuma günü Teşvikiye Camii’nde öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazının ardından kendi vasiyeti üzerine 19 Ocak Cumartesi günü Bodrum Turgutreis’te bulunan Karabağ Mezarlığı’nda defnedildi.
1970’lerin ortasında Doğançay, ikinci projesi olarak nitelendirdiği, küremizdeki şehir duvarlarının fotoğraflarını çekmeye kalkıştı. "Dünyanın Duvarları" olarak adlandırdığı bu fotoğraflar zamanımızın bir arşivi ve eserlerinin çekirdeğini teşkil etmekte oldukları gibi, özlerinde yaşadığımız dönemin belgeselleridir. "Ansiklopedik" yaklaşımının odağı, özellikle insanların duvarlarda bıraktıkları yapılara, işaretlere, sembollere ve görüntülere yönlenmiştir. Bu, yaratıcılık eksikliğinden değil, insanlık halini herhangi bir kültürel, ırk ayrımı, siyasi, coğrafi veya biçimsel sınırları olmaksızın, tamamıyla kapsamlı olarak bulmuş olmasındandır. Doğançay kendisi, bu keşiflerinin özünü "Duvarlar toplumun aynasıdır" sözüyle belirtmiştir. Bunun sonucu olan uygulamaları, temel konusunda en çok ilgisini çekeni, kendini kısıtlamaları ve saplantıları ile yakalayabilmesi, August Sander (portreler) ve Karl Blossfeldt (bitkiler) gibi diğer "belgeselcilerle" kıyaslanabilir. Fotoğrafları sadece o anı yakalama amacıyla çekilen fotoğraflar olmayıp, özenle ayrıntıyla donanmış yüzey bölütlemeleri, renklerin, yapıların, ışığın ve malzemelerin ustaca incelenmeleri ile bazen, radikal indirgemecilikleri içinde, tek renkli resim (monokrom) benzeri olmalarıdır. Bu proje, son kırk yıl içinde, beş kıtada 100 farklı ülkeden 30,000 kadar görüntüyle hem içerik hem de önem kazanmıştır. 1982 yılında, arşivindeki görüntüler Paris’te Centre Georges Pompidou’da tek kişilik bir gösteri olarak sergilenmiş ve akabinde Brüksel’de Palais des Beaux-Arts ve Montreal’de Musée d'Art Contemporain’de izlenmiştir.[7][8]
Duvarlardan topladığı objeler ve afişler sanat çalışmalarında kullandığı başlıca malzemeler olduğundan, Doğançay’ın genellikle kolaj ve bir ölçüde de fumaj’ı öncelikle tercih etmiş olması da mantıksal bir durumdur. Doğançay şehir ilân panoları ve graffiti ile donanmış duvar yüzeyleri yanı sıra, bakımsız veya kırık pencere ve kapılar gibi girişleri de değişik serilerinde yeniden yaratarak canlandırmıştır. Deneyim sahibi olduğu ve yoğun katılımcısı olarak yaşadığı, sanatın son cesur döneminde kendini mukayese ettiği yegâne ustalar bilhassa Robert Rauschenberg ve Jasper Johns idi. Buna rağmen Doğançay duvar yüzeylerindeki parçacıkların birbirleriyle ilişkilerini, Raushenberger tarzıyla gelişigüzel bir şekilde birleştirmek veya altüst etmek yerine, aynen bulmuş olduğu şekilde renk ve konumlarında minimal denkleştirmelerle yinelemeyi tercih etmiştir.[9][10]
Çalışmalarını, bir akbabanın gözüyle değil, daha ziyade bir koleksiyoncu gözüyle, büyük oranda kayıt tutma ruhuyla, benzetim niteliğinde uygulamıştır. Eserleri çoğu kez şehrin yıpranma ve yıkılışını, şehir hayatının tekrar yerine koyulamıyacak bir şekilde perişan ve çığırından çıkmış olduğunu, yabancılaşmış bir duyguyla çağrıştırmaktadır. Resimsel parçaları, çoğu kez orijinal içeriklerinden ayrıştırılıp, bazen anlaşılmaz bileşimlerle, yeniden düzenlenmiştir. Dolayısıyla sanatçının tüm eserleri, karmaşık ve eşit oranda deneyimsel çeşitlendirmeleriyle her zaman fotoğrafsal gerçekçilikten soyutlamaya, popüler sanattan görsel/kurgu/kolaja kadar her alanı kapsayacaktır. Temiz kâğıt şeritler ve onların hat sanatı gölgelerinden oluşan Koni Serileri, Kapı Serileri veya İskender’in Duvarları çalışmalarının aksine, 1970’ler ve 1980’lerde şan ve şöhretini kendine belirgin imzasını taşıyan şehir duvarlarını yorumladığı Kurdele Serileri ile kazanmıştır. Bu son derece canlı, kıvrık ve eğrisel şekiller adeta düz ve yekpare-renkli fonlardan fışkırmakta ve bu endamlı zarif kurdele-vari şekiller özellikle ima edilmiş gölgelerle belirtildiği gibi üç boyutlu bir nitelik almaktadır. Bu seriler bilahare Alikobant-alminyum bileşimli gölge heykelleri ve Aubusson duvar halıları çalışmalarına yol açmıştır.[11][12]
1969 yılında, o tarihlerde New York Metropolitan Sanat Müzesinde 20. yüzyıl Sanatları Bölüm Başkanı olan Henry Geldzahler, Doğançay’a Los Angeles’de Tamarind Lithography Workshop enstitüsünde Demirhindi Litografi Atölye Çalışması için burs sağlamıştır. June Wayne tarafından kurulmuş olan Atölye Çalışmasına 1960 ve 1970 yılları arasında, aralarında Ed Ruscha, Jim Dine, Josef Albers ve Louise Nevelson gibi sanatçıların da bulunduğu yaklaşık yetmiş sanatçı katılmıştı. Çalışma, taş baskı sanatını Amerika Birleşik Devletlerinde desteklemek üzere tasarlanmış on yıllık bir projeydi. Doğançay, "Duvarlar V" başlıklı onbir parçadan oluşan bir dizi izlenimlerinin de dahil olduğu, toplam onaltı taş baskı yaratmış ve, özünde tekdüzelikle bir iletişim kurduğundan, kariyerinde önemli bir dönüm noktasını kaydetmiştir. Bu atölye çalışmalarında kısmen kullanılan araçların zorunluluğu ile gelişigüzel yaklaşımını mecburen terk etmiş ve konusu olan ham cisimlerden esinlenerek eserlerini grafiksel bir şekilde düzenlemeyi tercih etmiştir. Dayatılan disiplin, görüntüleri içinde daha belirgin düz yüzeylere ve canlı renklere yol açarak, göze çarpan dikkat çekici yeni etkiler yaratmasına yardımcı olmuştur. Yeni değerlendirmeleri, Doğançay’ın konusuyla yöntemi arasında oluşmuş olabilecek herhangi bir uyuşmazlığı da gidermesini sağlamış ve bundan sonraki evriminde engin bir etken olmuştur. Canlı renk tonlarıyla yorumladığı görsel darbeler hem kendisi için, hem de eserlerini izleyenlerin algılamalarını arzuladığı şehir çelişkilerinin hakikatini belirleyen esas niteliktir.
Doğançay Paris’te, Fransa’nın Aubusson şehrindeki L'Atelier Raymond Picaud’un sahibi, Jean-François Picaud ile tanıştırılır. Picaud, duvar dokumaları için ideal bir konu teşkil edebilecek olan Doğançay’ın Kurdeleler serisine hayran kalıp, Doğançay’ı hemencecik birkaç büyük resim taslağı sunmaya davet eder. Jean-François Picaud’ın sözleriyle "Duvar dokuma sanatı 21.ci yüzyılda öncüsünü Burhan Doğançay’da bulmuştur.” 1984 yılında dokunan ilk üç Doğançay duvar dokumaları anında çok önemli başarı oluşturur.
Özellikle Burhan Doğançay’ın eserlerine ve ufak bir bölümü de babası Adil Doğançay’ın resimlerine ithaf edilmiş olan Doğançay Müzesi, sanatçının öğrencilik yıllarından bugüne dek yarattığı ve geriye dönük muhtelif sanat aşamalarının değerlendirildiği 100 kadar çalışmasını sergilemektedir. 2004 yılında kurulan ve İstanbul’un Beyoğlu semtinde yer alan Doğançay Müzesi Türkiye’nin ilk çağdaş müzesi addedilmektedir.[13][14][15]
Kasım 2009'da, yaptığı tablolardan Mavi Senfoni, Yıldız Holding yöneticisi Murat Ülker tarafından 1,7 milyon Dolar’a/2,2 milyon TL'ye alınmıştır. Bu kolaj, Doğançay’ın etkileyici çalışmaları silsilesinde bilinçli gelişmelerle ortaya çıkardığı ve iz bıraktığı bir dönüm noktası olan Koni serileri, Kurdele serileri ve coşkuyla keşfettiği şehir mekanları eserleriyle bağlantılıdır. Muhteşem Dönem (İstanbul Modern koleksiyonunda) ve Mimar Sinan (özel koleksiyonda) adlı kardeş çalışmalarıyla birlikte en büyük ve en etkileyici çalışması olan Mavi Senfoni eserinde Doğançay Türkiye tarihi ile bir diyaloğa girmektedir. Bu eseri 1987 yılında Birinci İstanbul Bienali için gerçekleştirilmiştir. İstanbul Modern besteci Kamran İnce’yi Mavi Senfoni’yi müzik olarak bestelemesi için görevlendirmiş ve bu bestenin 26 Haziran 2012 tarihinde dünya prömiyeri solo piyano tarzında Hüseyin Sermet tarafından çalınmıştır. Doğançay’ın Koni Serisi’nden Mavi Güzel adlı eseri ise İstanbul’da Antik AŞ’de 1,050,000 Türk lirası karşılığında satılmıştır.