1991 Madrid Konferansı Nedir?
1991 Madrid Konferansı Nedir?, 1991 Madrid Konferansı Nerededir?, 1991 Madrid Konferansı Hakkında Bilgi?, 1991 Madrid Konferansı Analizi? 1991 Madrid Konferansı ilgili 1991 Madrid Konferansı ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. 1991 Madrid Konferansı ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. 1991 Madrid Konferansı Ne Anlama Gelir 1991 Madrid Konferansı Anlamı 1991 Madrid Konferansı Nedir 1991 Madrid Konferansı Ne Anlam Taşır 1991 Madrid Konferansı Neye İşarettir 1991 Madrid Konferansı Tabiri 1991 Madrid Konferansı Yorumu
1991 Madrid Konferansı Kelimesi
Lütfen 1991 Madrid Konferansı Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. 1991 Madrid Konferansı İlgili Sözlük Kelimeler Listesi 1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı? 1991 Madrid Konferansı Ne Demek? ,1991 Madrid Konferansı Ne Demektir? 1991 Madrid Konferansı Ne Demektir? 1991 Madrid Konferansı Analizi? , 1991 Madrid Konferansı Anlamı Nedir?,1991 Madrid Konferansı Ne Demektir? , 1991 Madrid Konferansı Açıklaması Nedir? ,1991 Madrid Konferansı Cevabı Nedir?,1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı?,1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı Nedir? ,1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı Ne demek?,1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
1991 Madrid Konferansı Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı Nedir? 1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı Ne demek? , 1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
1991 Madrid Konferansı Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! 1991 Madrid Konferansı - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
1991 Madrid Konferansı
1991 Madrid Konferansı Nedir? 1991 Madrid Konferansı Ne demek? , 1991 Madrid Konferansı Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı? 1991 Madrid Konferansı Ne Demek? 1991 Madrid Konferansı Ne Demektir? ,1991 Madrid Konferansı Analizi? 1991 Madrid Konferansı Anlamı Nedir? 1991 Madrid Konferansı Ne Demektir?, 1991 Madrid Konferansı Açıklaması Nedir? , 1991 Madrid Konferansı Cevabı Nedir? , 1991 Madrid Konferansı Kelimesinin Anlamı?
İsrail-Filistin çatışması serisinin parçası |
İsrail-Filistin barış süreci |
---|
İspanya hükûmetinin ev sahipliğini üstlendiği, ABD ve SSCB tarafından desteklenen Madrid Konferansı 30 Ekim 1991 tarihinde başlamış ve üç gün sürmüştür. Konferansın amacı İsrail ile Filistin ve Suriye, Lübnan ve Ürdün'ün de içinde bulunduğu Arap ülkeleriyle bir barış süreci başlatabilmekti. Körfez Savaşı'nın hemen ardından bir araya gelen ABD Başkanı George H.W. Bush ve Dışişleri Bakanı James Baker Sovyetler Birliği'ni de yanlarına alarak İsrail, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin'i Madrid Konferansı'na çağırmışlardır.
İsrail'in itirazları nedeniyle Filistin tarafı konferansa Ürdünlülerden oluşan ortak bir delegasyonla katılmaktaydı. Ne var ki, delegasyonun Tunus'taki PLO yöneticileriyle sık sık görüşmesi bu kurumun Faysal Husseini adındaki bir görevliyi konferansı izlemek üzere yetkili kılmasıyla sonuçlanmıştır.[1]
Konferansın amacı katılımcılar arasındaki sorunların tartışılabileceği açık bir ortam hazırlamaktı. Konferansın herhangi bir yaptırımı bulunmuyordu. İki tarafı doğrudan ilgilendiren sorunların ele alınmasıyla başlayan konferans daha sonra çok taraflı sorunlara eğildi. Suriyeli ve Lübnanlı temsilciler ortak bir strateji izleme kararı verdiler.
İsrail ve komşu devletler (Mısır dışında) arasındaki ilk ikili görüşmeler üç Arap devleti ile İsrail arasında bir anlaşmaya varılması yönünde ilerlerken Filistin ve İsrail arasındaki sorun iki aşamada tartışılmaktaydı. Bunlardan ilki Filistin'in kendi kendini yönetme hakkı, ikincisi ise kalıcı barışın sağlanması konusuydu (Bu plan, Oslo Barışı'nda aynen yinelenmiştir). 3 Kasım 1991'de Madrid'de başlayan görüşmeler 9 Aralık 1991 ile 24 Ocak 1994 tarihleri arasında Washington'da yapılan temaslarla sürmüştür.[2][3]
Görüşülmeye 28 Ocak 1992 tarihinde başlanan çok taraflı sorunlar su, çevre, silah denetimi, göçmenler ve ekonomik kalkınma başlıklarında toplanmıştır. Kasım 1993'e dek süren görüşmeler Orta Doğu'nun yanı sıra birçok Avrupa başkentinde de yapılmıştır. İsrail, Batı Yakası ve Gazze dışından gelen temsilcilerin varlığını neden göstererek göçmenler ve ekonomi konusundaki toplantılara başlarda katılmak istememiştir. Suriye ve Lübnan ise iki taraflı sorunlar çözümlenmeden çok taraflı sorunlar üzerine konuşmak istemediklerini bildirmişlerdir.
Çok taraflı sorunlarla ilgili görüşmeler birkaç yıllık aksamanın ardından 31 Ocak 2000'de yeniden başlamıştır. Moskova'da yapılan ve İdari Kurul tarafından düzenlenen toplantıları çeşitli çalışma grubu toplantıları izlemiştir.[4]
İsrail ile Ürdün arasındaki görüşmeler 1994 tarihli bir anlaşmaya doğru evrilmiş ancak aynı başarı İsrail-Suriye görüşmelerinde elde edilememiştir.
İsrail ile Filistin arasındaki ikili görüşmeler kapalı kapılar ardına taşınmış (İsrail yasalarına aykırı biçimde), 9 ve 10 Eylül 1993 tarihli karşılıklı mektuplar ve bunu izleyen Oslo Barışı iki tarafı da çözüme bir adım daha yaklaştırmıştır. Bu anlaşmanın getirdiği hükümlerin Filistinlilerin Madrid'de geri çevirdiklerine olan benzerliği ilgi çekicidir.
İsrail, konferansın yararlı bir uzlaşı zeminine doğru ilerlediğini düşünmekte ve aralarında Çin ve Hindistan'ın olduğu kimi ülkelerin sorunla daha yakından ilgilenmelerinden duyduğu hoşnutluğu belirtmektedir. Bu süre içinde İsrail'le diplomatik ilişkide bulunan ülke sayısı ikiye katlanmıştır. Bunda Arap boykotunun kalkması ve Umman, Katar, Tunus, Fas ve Moritanya gibi Arap ülkeleriyle geliştirilen ikili ilişkilerin payı büyüktür.[5]
Gregory Harms ve Todd Ferry, Filistin-İsrail Sorunu: Basit Bir Giriş adlı kitaplarında Madrid Konferansı'nın imgesel öneminin konferans sonuçlarından çok öteye uzandığını savunmaktadırlar.[6] Ayrıca, Madrid Konferansı bu ülkelerin ilk kez "yüz yüze" görüşmelerine de olanak sağlamıştır.[6] Aslında, '1949 Rodos'tan 1991 Madrid'e'[7] barışa yönelik adımlar pek sonuç vermemiştir. 1991 Madrid Barış Konferansı, soruna kalıcı bir çözüm getirememesine karşın[8] Filistin sorununun enine boyuna tartışılmasına yardımcı olmuştur. Konferansın 'yüzleşme biçemini' sonlandırması[9] ve Oslo Barışı'nın sınırlar, güvenlik, tutsaklar vb. konularda kısıtlı anlaşmalardan öteye gidememesi nedenleriyle bugün birçok kişi bu 'yeri yerinden oynatan atılıma' karşı görüş bildirmektedir.[9] Öte yandan, Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer 2002'deki yaptığı bir konuşmada İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesi konusuna ilişkin şunları söylemiştir:
"Amaç, başa dönmek değil Madrid'de sağlanan uzlaşı formülünü uygulamaya koymaktır. Bu, barış için toprak ödünü vermektir."[10]
Madrid Konferansı'na katılan ülke yetkilileri konferansın gelecekteki yol haritasını belirlemeye yardımcı olacağından umutlu görünüyorlardı. Aşağıdaki kapanış konuşmaları bu kanıyı güçlendirmektedir.
İsrail Başbakanı Yitzhak Shamir, 1 Kasım 1991
“Arap önderlerini barış için uzattığımız bu yardım elini sıkmaya çağırıyorum.”[11]
Filistin delegasyonu başkanı, Haydar Abd al-Shafi, 1 Kasım 1991
“Orta Doğu'da barışın sağlanmasını amaçlayan tüm taraflara bize tanıdıkları bu olanak için teşekkürlerimi sunuyorum.”[12]
Amerikan Dışişleri Bakanı James Baker uzun zamandır gerçekleştirmeye çalıştığı bir düşü, Orta Doğu ülkelerinin bir araya gelip sorunlarını tartışabilecekleri bir ortamı, yaşama geçirmiş görünüyordu. Ne var ki, Orta Doğu uzmanı Louise Fawcett, İsrail ile Filistin arasındaki ikili görüşmelerin Clinton'ın görev başına geldiği 1993'ten itibaren sekteye uğradığını ileri sürmektedir.[13] Madrid Konferansı, Orta Doğu'ya kesin barış getirememiş olsa da Orta Doğu ülkeleri arasındaki iletişimi güçlendiren bir etmen olarak görülmektedir.