Osman Zeki Üngör Nedir?
Osman Zeki Üngör Nedir?, Osman Zeki Üngör Nerededir?, Osman Zeki Üngör Hakkında Bilgi?, Osman Zeki Üngör Analizi? Osman Zeki Üngör ilgili Osman Zeki Üngör ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Osman Zeki Üngör ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Osman Zeki Üngör Ne Anlama Gelir Osman Zeki Üngör Anlamı Osman Zeki Üngör Nedir Osman Zeki Üngör Ne Anlam Taşır Osman Zeki Üngör Neye İşarettir Osman Zeki Üngör Tabiri Osman Zeki Üngör Yorumu
Osman Zeki Üngör Kelimesi
Lütfen Osman Zeki Üngör Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Osman Zeki Üngör İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı? Osman Zeki Üngör Ne Demek? ,Osman Zeki Üngör Ne Demektir? Osman Zeki Üngör Ne Demektir? Osman Zeki Üngör Analizi? , Osman Zeki Üngör Anlamı Nedir?,Osman Zeki Üngör Ne Demektir? , Osman Zeki Üngör Açıklaması Nedir? ,Osman Zeki Üngör Cevabı Nedir?,Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı?,Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Osman Zeki Üngör Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı Nedir? Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Osman Zeki Üngör Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Osman Zeki Üngör - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Osman Zeki Üngör
Osman Zeki Üngör Nedir? Osman Zeki Üngör Ne demek? , Osman Zeki Üngör Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı? Osman Zeki Üngör Ne Demek? Osman Zeki Üngör Ne Demektir? ,Osman Zeki Üngör Analizi? Osman Zeki Üngör Anlamı Nedir? Osman Zeki Üngör Ne Demektir?, Osman Zeki Üngör Açıklaması Nedir? , Osman Zeki Üngör Cevabı Nedir? , Osman Zeki Üngör Kelimesinin Anlamı?
Osman Zeki Üngör | |
---|---|
Doğum | 1880 İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm | 28 Şubat 1958 İstanbul, Türkiye |
Defin yeri | Karacaahmet Mezarlığı, İstanbul |
Milliyet | Türk |
Meslek | Besteci |
Osman Zeki Üngör (1880, İstanbul - 28 Şubat 1958, İstanbul), şair, besteci, orkestra şefi, keman virtüözüdür.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal marşının bestecisi olarak tanınmış bir sanatçıdır. Osmanlı sarayında ilk Türk kemancısı olarak yetiştirilmiş olan müzisyen;[1] birçok klasik Batı müziği bestecisinin keman konçertolarını Türkiye'de çalan ilk Türk kemancıdır.
Bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın temelini oluşturan Osmanlı saray orkestrasını yönetmiş; orkestranın ilk defa İstanbul’da halka açık konserler vermesini ve cumhuriyetin ilanından sonra yeni başkent Ankara'daki ilk senfonik konserlerin gerçekleşmesini sağlamıştır.
Cumhuriyetin ilk önemli öğrenim kurumlarından Musiki Muallim Mektebinin kuruluşunda büyük emeği geçmiş bir eğitimcidir. Besteci Ekrem Zeki Ün'ün babasıdır.
1880 yılında Üsküdar'da dünyaya geldi.[1] Dedesi, Osmanlı Devleti'nin saray orkestrası olan Mızıka-yı Hümayun bünyesinde "Fasl'ı Cedid"'i (Batı enstrümanlarını da içeren fasıl topluluğu) tertip eden Santuri Hilmi Bey; babası Şekerci Hacı Bekir ailesinden Hüseyin Bey'dir.[2]
Beşiktaş Askerî Rüştiyesindeki askerî eğitimin ardından 1891'de Osmanlı saray bandosu olan Mızıka-yı Hümayun'a girerek müzik öğrenimi gördü. Yeteneğiyle II. Abdülhamid'in dikkatini çekince konser kemancısı olarak yetiştirildi. Kemancı Vondra Bey'den keman, Aranda Paşa'dan da müzik nazariyatı dersleri aldı.
Mızıka-yı Hümayun bünyesinde Saffet Bey tarafından kurulmuş olan Makam-ı Hilâfet Filarmoni Muzikası'nda başkemancı olarak atandı. Yalnızca askerî marşlar çalan mızıkanın, bir senfoni orkestrasına dönüşmesi için emek verdi. Birçok ünlü bestecinin keman konçertolarını Türkiye'de çalan ilk Türk kemancı oldu. Sultan Abdülhamit’e sık sık konserler verdi. Konserlerinin çok beğenilmesi nedeniyle ödüllendirilip rütbesi genç yaşta binbaşılığa kadar yükseltildi.[1]
1908'de, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra rütbesi mülazımlığa (teğmenlik) indirildi; Saffet Bey’in yönetimindeki orkestrada başkemancılığa devam etti. Bir süre Mızıka-yı Hümayun'da yaylı sazlar bölümünde öğretmenlik de yaptı. Ek olarak Darülmuallimin'de (İstanbul Erkek Muallim Mektebi) müzik dersleri verdi.
I. Dünya Savaşı sırasında Mızıkay-ı Hümayun ile Avrupa şehirlerinde konserler verdi. 17 Aralık 1917 - 31 Ocak 1918 tarihleri arasında gerçekleşen ve Viyana, Berlin, Dresden, Münih, Peşte, Sofya’yı kapsayan bu turne, bir Türk orkestrasının çıktığı ilk Avrupa turnesi idi.[1]
Saffet Bey’in istifası üzerine 1917’de saray orkestrasının şefliğine atanan Osman Zeki Bey, Avrupa turnesi dönüşünde orkestrayı bağımsız bir kadroya kavuşturdu ve ilk defa saray dışında halka yönelik konserler verdi. Orkestra, haftalık halk konserlerini Tepebaşı'ndaki Union Française Salonu'nda vermekteydi.
Besteci asıl ününü Mehmet kif Ersoy'un İstiklâl Marşı'nı besteleyerek elde etti. Osman Zeki Bey, 1921 yılında Mehmet kif’in şiirinin ulusal marş güftesi olarak seçilmesinden sonra 1922’de Maarif Bakanlığı tarafından düzenlenen beste yarışmasına davet edilen 24 besteciden birisiydi. Kimi anekdotlara göre İstiklâl Marşı’nı, İzmir’in Yunan işgalinden kurtuluşundan sonra bestelemişti.[3] Yarışma seçici kurulu tarafından Osman Zeki Bey'in eseri beşinci seçilirken;[4] Ali Rıfat Bey’in alaturka usuldeki bestesi birinci seçildi. Ancak 1930 yılında Maarif Bakanlığının resmî kurumlara gönderdiği bir genelge ile uygulamada değişiklik yapıldı ve o güne kadar Ali Rıfat Bey'in bestesi ile seslendirilen güfte; Osman Zeki Bey’in Batı tarzı bestesi ile seslendirilmeye başladı; devletin resmî marşı hâline geldi.
Osman Zeki Bey, Cumhuriyet'in ilanından sonra orkestrası ile Ankara’ya gidip 11 Mart 1924 günü şehrin tarihindeki ilk senfonik konseri verdi. Orkestra, Ankara’daki ikinci konserinden sonra “Riyaseticumhur Musiki Heyeti” adı altında cumhurbaşkanlığına bağlandı. Osman Zeki Bey, sonradan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na dönüşen topluluğun orkestra şefliğini yaptı.
Osman Zeki Bey, ülkenin müzik öğretmeni ihtiyacını karşılamak için Musiki Muallim Mektebinin kurulmasında önemli rol oynadı. Bu kurum, Ankara Konservatuvarının temelini oluşturmuştur. Kendisi, okulun ilk öğretim üyesi ve ilk müdürü idi. Okul müdürlüğünü 1924-1934 seneleri arasında 10 yıl boyunca sürdürdü.
7 Haziran-5 Eylül 1926'da Karadeniz adlı gemide düzenlenen Yerli Malı Sergisi nedeniyle dört ay boyunca Güney ve Kuzey Avrupa limanlarını dolaştı ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile konserler verdi.[1] Bu, Cumhuriyet döneminde bir Türk orkestranın çıktığı ilk yurt dışı turne idi.
1934 senesinde kolunda oluşan sağlık sorunları nedeniyle emekliliğe ayrılan Üngör; emeklilik günlerinde İstanbul’da yaşadı. Soyadı Kanunu çıktığında “Üngör” soyadını aldı (oğlu Ekrem Zeki Bey, “Ün” soyadını almıştır).
1958'de İstanbul'da Moda'daki evinde hayatını kaybetti. Cenaze töreninde askerî bir bando tarafından İstiklâl Marşı çalındı.[5] Mehmet kif Ersoy’dan sonra cenazesinde İstiklâl Marşı çalınan ikinci kişidir.[6] Cenazesi, Osmanağa Camii'nde ikindiden sonra kılınan cenaze namazının akabinde Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir.