Müzeci Nedir?
Müzeci Nedir?, Müzeci Nerededir?, Müzeci Hakkında Bilgi?, Müzeci Analizi? Müzeci ilgili Müzeci ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Müzeci ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Müzeci Ne Anlama Gelir Müzeci Anlamı Müzeci Nedir Müzeci Ne Anlam Taşır Müzeci Neye İşarettir Müzeci Tabiri Müzeci Yorumu
Müzeci Kelimesi
Lütfen Müzeci Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Müzeci İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Müzeci Kelimesinin Anlamı? Müzeci Ne Demek? ,Müzeci Ne Demektir? Müzeci Ne Demektir? Müzeci Analizi? , Müzeci Anlamı Nedir?,Müzeci Ne Demektir? , Müzeci Açıklaması Nedir? ,Müzeci Cevabı Nedir?,Müzeci Kelimesinin Anlamı?,Müzeci Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Müzeci Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Müzeci Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Müzeci Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Müzeci Kelimesinin Anlamı Nedir? Müzeci Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Müzeci Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Müzeci Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Müzeci - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Müzeci
Müzeci Nedir? Müzeci Ne demek? , Müzeci Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Müzeci Kelimesinin Anlamı? Müzeci Ne Demek? Müzeci Ne Demektir? ,Müzeci Analizi? Müzeci Anlamı Nedir? Müzeci Ne Demektir?, Müzeci Açıklaması Nedir? , Müzeci Cevabı Nedir? , Müzeci Kelimesinin Anlamı?
Müze, bir alanda bilgiyi teşhir etmek ve kültür aktarımını sağlamak üzere sanat ve bilim eserlerini veya sanat ve bilime yarayan nesneleri araştırıp toplayan, muhafaza eden kurumlar ve sergileme mekanlarıdır.
Müzeler insanlardaki, geçmişi Paleolitik Çağ'a kadar görürülen, toplama, bir arada tutma, koruma duygularının etkisiyle oluşturulan koleksiyonların kamuya açık mekânlarda korunması ve sergilenmesi ile meydana gelmiştir.[1]
Müze kavramı, Milletlerarası Müzeler Konseyi (ICOM) tarafından ilk defa 1946 yılında tanımlanmış ve belirli aralıklarla bu tanım yenilenmiştir. 1946 yılında tanım şu şekildeydi:[2]
“ | Müzeler; sanatsal, teknik, bilimsel, tarihi veya arkeolojik materyal bulunduran, içerisine hayvanat ve botanik bahçelerinin dahil olduğu kültür kurumlarıdır". | ” |
ICOM Genel Kurulu'nda 2022 yılında kabul edilen tanım, şu şekildedir:[3]
“ | Müze, somut ve somut olmayan mirası araştıran, bir araya getiren, koruyan, yorumlayan ve sergileyen, kâr amacı gütmeden topluma hizmet eden kalıcı bir kurumdur. Halka açık, erişilebilir ve kapsayıcı yapılarıyla müzeler, çeşitliliği ve sürdürülebilirliği teşvik eder. Etik ve profesyonel bir anlayış ve toplulukların katılımıyla şekillenen iletişim ve işleyişleriyle, eğitim, keyif, düşünce ve bilgi paylaşımı içeren çeşitli deneyimler sunarlar. | ” |
Müze kelimesi, Yunanca'da "ilham perilerinin tapınağı" anlamındaki "mouseion"’dan gelmektedir. Yunan mitolojisine göre Zeus ile bellek tanrıçası Mnemosine’nin kızları olan müzler (veya musalar), dokuz kız kardeştir; her biri birer sanat dalının ilham verici perisidir.[4]
Antik Yunan'da, müzler ile ilişkilendirilen doğal ortamlar, örneğin kuşların şarkı söylediği yerler, kutsal kabul edilirdi. Müzler'in orada bulunduğuna inanıldığı için bu kutsal yerlere zamanla bir sunak ya da küçük bir tapınak inşa edilmiş ve "mouseion" (müze) adını almıştır.[5]
Müze kelimesinin kökeni olan "mouseion" adlı yapılar, Antik Yunan kültüründe esin perileri musalara adanmış tapınaklar ve insanlar için düşüncelere dalınacak bir yer, bir felsefe kurumu idi. Tek sunaklı basit yapılar olan mouseion'lar, Hellenistik Çağ ile birlikte önem kazanan büyük merkezler haline geldiler.[1]
Helenistik dönemin en önemli kenti olan İskenderiye'de MÖ 306 – 285 yılları arasında saray bahçesinin ortasına museion (müze) yapılmıştır. Çevresinde kitaplık, amfiteatr, gözlemevi, yemek ve çalışma odaları, botanik ve hayvanat bahçeleri yer alan museion, ehm üniversite hem akademi hem de manastır niteliği taşıordu. Yunanistan’ ın ve doğu ülkelerinin eski ve yeni sanat yapıtları burada toplanır, belgelenir ve korunurdu. Bu nedenle İskenderiye Müzesi, koleksiyon toplayan, koleksiyonunu muhafaza eden, aktaran, özgür düşünce ve ifade ortamı oluşturan ve bunu halka açık şekilde yapan bir kurum olarak günümüzdeki müze anlayışının temelini oluşturmuştur. İskenderiye'den sonra Bergama, Antakya, Roma ve Atina’da müzelerin kurulduğu bilinmektedir.
Müzelerin temeli olan koleksiyonculuk faaliyetleri, Antik Roma kültüründe onur verici eylemler olarak görülmüştür.[1] Buldukları her ganimeti Roma’ya taşıyıp tapınaklara sunan Romalı komutanlar zamanla ganimetlerin bir kısmını saklayarak kişisel koleksiyonlar oluşturmaya başlamışlardır.
Orta Çağ'da tapınaklara ve dinsel törenlerle ilgili kutsal yerlere hediye edilen veya adak olarak bırakılan çeşitli objeler ve eşyalar koleksiyonların temelini oluşturmuştur.
Rönesans Döneminde, yeni arayışların yanı sıra araştırmalar ve yayınların artması sonucu bilim ve sanatta hızlı bir ilerleyiş gerçekleşmiş; koleksiyonculuk da buna bağlı olarak gelişmiştir. Eski eşya ve eski eser toplama merakı 16. yy.ın başında bütün dünyada yayılmış, toplanan eşyalar daha sonra müzeler için malzeme oluşturmuştur.
16. yy.ın ortalarında “müze” sözcüğü ilk defa İtalya’da “Medici” ailesine ait bir koleksiyonun tanıtılmasında kullanılmıştır. Yine bu yüzyılda sanat eserlerinin korunduğu ve sergilendiği müze ve galeriler kurulmaya başlanmıştır.
18.yüzyılda müzeler herkesin yararlanabileceği kurumlar hâline getirilmiştir. 1746 yılında Fransa Krallığı’nın sarayında toplanmış olan tarihî sanat eserlerinden genel bir koleksiyon yapılmış; eserlerin halka gösterilmesi düşüncesi ortaya atılmıştır. 1750 yılında Lüksemburg Müzesi kurularak bu düşünce gerçekleştirilmiştir.
Lüksemburg Müzesi dünyanın bilinen ilk resmî müzesidir. İngiltere’de ise 1759 yılında British Müzesi'nin temelleri atılmıştır. 1863 yılında bir İngiliz koleksiyoncu topladığı eserleri Oxford Üniversitesi'ne bağışlamıştır. Bu koleksiyon ilk defa halkın görüşüne ve kullanımına açılmıştır. Böylelikle İngiltere’de modern anlamda ilk müze kurulmuş oldu.
ABD’de 1773 yılında Güney Karolina’daki Charleston Müzesi ilk “halk müzesi” olarak açılmıştır. 1793′te Fransa’da bulunan Louvre Sarayı’nda bir müze kurulmuş ve burada Avrupa’nın birçok ülkesinden elde edilen paha biçilmez hazineler ve savaş ganimetleri sergilenmiştir. Bu dönemde Madrid, Berlin, Budapeşte, Prag, Münih gibi birçok Avrupa başkentinde önemli müzeler açılmıştır.
19. yüzyılda dünyanın birçok ülkesinde büyük müzeler kurulmuştur. 1874′te dünyanın en büyük müzelerinden biri olan Amerikan Tabiat Tarihi Müzesi, 1880 yılında ise New York Metropolitan Sanat Müzesi hizmete açılmıştır. Japonya’da Tokyo Ulusal Müzesi (1872), Avusturya’da Viyana Sanat Tarihi Müzesi (1891), Belçika’da Brüksel Güzel Sanatlar Kraliyet Müzesi (1830), Fransa’da İnsanlık Tarihi Müzesi (1878), İtalya’da Ulusal Müze (1865), Yunanistan’da Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi (1866) gibi çok sayıda müze kurulmuştur.[6]
Ülkede müzecilik faaliyetleri 19. yüzyıl ortalarında Ahmet Fethi Paşa tarafından başlatıdı. 1846 yılında Sultan Abdülmecid'in emri ile bazı eski eserler ve eski silâhlar Aya İrini Kilisesi'nde toplanmış daha sonra 1868 yılında Ali Paşa'nın sadrazamlığı sırasında kilise ve içerisindeki eserler “Müze-i Hümayun” adı altında ilk müze olarak açılmıştır. Bu dönemde Maarif Nezareti Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde bulunan tüm tarihî eserlerin İstanbul'a gönderilmesi konusunda bir emir yayınlamıştır.
1881 yılında Osman Hamdi Bey'in müze müdürü olmasıyla modern anlamda müzecilik çalışmaları ileri bir düzeye ulaştı. Osman Hamdi Bey 1883 yılında eski eserlerin yurt dışına çıkışını önleyen “Eski Eserler Kanunu” nu hazırladı, Anadolu'daki kazılar bu dönemde denetim altına alındı. Osman Hamdi Bey'in vefatından sonra yerine Halil Ethem Bey atanmış ve bu dönemde Türk-İslam eserlerini içine alan “İslam Müzesi” kurulmuştur.
Cumhuriyet döneminde 1924 yılında Topkapı Sarayı, 1934 yılında Ayasofya müze olarak hizmete sunuldu. Mevlevî Dergâhı ve Mevlâna Türbesi 1926 yılında "Konya sâr-i tîka Müzesi" adi altında müze olarak hizmete başladı; 1954 yılında teshir ve tanzimi yeniden gözden geçirilerek müzenin adı "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirildi.
Türkiye'de müzecilik özellikle Cumhuriyet döneminde büyük önem kazandı. Bu dönemde bir yandan yeni müzeler kurulurken diğer yandan bazı tarihsel anıt ve yapılar müze olarak kabul edilmiştir. Yine bu dönemde müzecilik ayrı bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır.[7]
Cumhuriyet döneminde yapılan ilk müze binası Ankara Etnografya Müzesi'dir. Müzenin inşasına 1925 yılında başlanmış ve 1930 yılında ziyarete açılmıştır. 1925 yılında çıkarılan kanunla kapatılan tekke, türbe ve zaviyelerdeki eşya ve eserlerin çoğu müzede sergilenmeye başlanmış, halk yaşamından kesitler sunmak amacıyla törensel ya da günlük eşyalar kullanılmıştır. Diğer taraftan Konya Mevlana Türbesi Atatürk'ün isteği üzerine kapatılmayarak koleksiyonları ile birlikte müze haline dönüştürülmüştür.
Müzeler tarihte yer almış ve şu an yaşamakta olan toplumların bilim ve sanat ürünleri ile yeraltı ve yer üstü zenginliklerini sergilemek, sunmak amacıyla oluşturulan kurumlardır. Müzeler değerli eserleri saklamak ve halka sunma amacı taşır ve bilim ve sanat açısından bu eserleri işleyerek, hem günümüzü hem de geleceğimizi aydınlatmaya yarayan kurumlardır. Müzelerde bulunan nesnelerin anlam ve önemi rehberler aracılığıyla yapılan gezilerde ziyaretçilere bilgilenme imkânı sunar ve böylece ziyaretçiler eserler hakkında bilgi sahibi olurlar.
Müzeler, insanlığın geçmişine ait materyalleri, bunların bulunduğu çevreyi araştırır ve korur. Elde edilenleri halka sunarak halkı eğitmeyi, eğlendirmeyi geliştirmeyi amaçlar. Müzeler, toplumun hizmetinde sürekli ve kalıcı olan, kâr amacı gütmeyen kurumlardır. Müzelerin işlevleri toplama, belgeleme (arşivleme), koruma (bakım - onarım) sergileme ve eğitimden oluşur.
Müzelerin koleksiyon yönetim politikaları doğrultusunda şekillenir. Müzeler koleksiyonlarını, belirledikleri politika doğrultusunda oluştururlar ve müzeye edinecekleri nesneleri bu politikaya göre seçerler. Nesne satın alma, bağış ve değişim yoluyla edinilir.[8]
Eserleri belgeleme, kaydetme, arşivleme, araştırma ve sistemli olarak sıralamadan oluşur.
Sergileme, müzelerdeki eserlerin insanlarla buluştuğu andır. Müzeler, kültür hizmeti veren kurumlar arasında yer alır; sergi gibi aktivitelerle ilgi çeker.
Müzenin toplandığı nesnelerin bakımının yapılması ve müzenin gelecek kuşaklara aktarma sorumluluğu yerine getirebilmesi için uygun koşullarda muhafaza ve konservasyon işlemleri, nesneler için uygun depolama sistemlerinin kurulması bu işlev kapsamına girer. Koruma işlevi aynı zamanda sadece fiziksel olarak nesne üzerinde gerçekleşmez; nesnenin bilgisinin, bilgi teknolojisinden faydalanarak gelecek kuşaklara aktarılması için yapılacak çalışmaları da içerir. İnsanlığın ortak mirasını elinde bulunduran müzeler sadece bu miras eserlerinin kendilerini değil, eserlerin bilgisini de gelecek kuşaklara aktarmakla yükümlüdürler.[8]
Müze, insanlara ilgi çekici ve özgür bir öğrenme ortamı sağlar. Öğrenme, kitap veya okul ile sınırlı değildir. Bugün müzeler okul ve toplumla iş birliği yaparak “duvarsız sınıf”ın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Müzede eğitim kapsamında oyunlar, dramalar, atölye çalışmaları, tartışma oturumları vb. etkinlikler de yapılabilir. Müzeler, eserleri barındırma ve gelecek kuşaklara aktarma, sanat ve eğitim kurumu olmanın yanında kütüphaneleri, sergileri, toplantıları, çok işlevli salon ve atölyeleri, açık alanları ile hoşça vakit geçirten, eğlendirirken öğreten mekânlardır.[9]
Müzeye giren birçok nesne bulunduğu mekân ya da ortamdan koparılmış olduğundan, öncelikle nesnenin geldiği kaynağın tespitiyle başlar, sonra nesnenin kendine odaklanır. Araştırmada nesnenin kendi kadar, geride kalmış diğer kültürel öğelerin de araştırılması anlaşılması gerekir.[8]
İnsanlığın ortak mirasının müze eğitimi, yayınlar, sergiler, sanal uygulamalar gibi pek çok farklı etkinlikle topluma sunulmasını kapsamaktadır. Bir başka deyişle, müzenin sahip olduğu bilginin yayılmasıdır. Pek çok müze iletişim politikaları kapsamında iletişim kanallarını belirler. Kullanılacak iletişim teknolojilerini ve iletişim biçimlerini belirleyen iletişim politikaları hedef kitlelerin eğitim durumlarına, yaşlarına ve fiziksel özelliklerine göre değişmektedir.[8]
Müzedeki eserlerin sergilenmesi, saklanması ve korunması için gerekli teknik bilgileri içeren bilimsel çalışma alanına müzecilik adı verilir. Müzecilik ilk olarak müzelerin Batıda soyluların kişisel zevk için çeşitli sanat eserlerini ya da kumandanların ganimetlerini bir araya toplamaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Müzeler başlangıçta halka açık olmayan, sadece devlet adamları ile bilginlerin yararlandıkları yerlerdi. Halkın ilgi ve bilgisine sunulması 1850 yılından sonra olmuştur. Müzecilik; müzenin kurulması, müzede yer alan eserlerin hangi çağa ait olduğu, nereden geldiği veya kim tarafından yapıldığının belirlenmesi, tasnifi, gerekliyse onarılması, ısı ve nem gibi dış etkenlerden korunması gibi konularda faaliyet gösterir.[7]