Leviathan ne demektir Nedir?
Leviathan ne demektir Nedir?, Leviathan ne demektir Nerededir?, Leviathan ne demektir Hakkında Bilgi?, Leviathan ne demektir Analizi? Leviathan ne demektir ilgili Leviathan ne demektir ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Leviathan ne demektir ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Leviathan ne demektir Ne Anlama Gelir Leviathan ne demektir Anlamı Leviathan ne demektir Nedir Leviathan ne demektir Ne Anlam Taşır Leviathan ne demektir Neye İşarettir Leviathan ne demektir Tabiri Leviathan ne demektir Yorumu
Leviathan ne demektir Kelimesi
Lütfen Leviathan ne demektir Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Leviathan ne demektir İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı? Leviathan ne demektir Ne Demek? ,Leviathan ne demektir Ne Demektir? Leviathan ne demektir Ne Demektir? Leviathan ne demektir Analizi? , Leviathan ne demektir Anlamı Nedir?,Leviathan ne demektir Ne Demektir? , Leviathan ne demektir Açıklaması Nedir? ,Leviathan ne demektir Cevabı Nedir?,Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı?,Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Leviathan ne demektir Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı Nedir? Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Leviathan ne demektir Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Leviathan ne demektir - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Leviathan ne demektir
Leviathan ne demektir Nedir? Leviathan ne demektir Ne demek? , Leviathan ne demektir Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı? Leviathan ne demektir Ne Demek? Leviathan ne demektir Ne Demektir? ,Leviathan ne demektir Analizi? Leviathan ne demektir Anlamı Nedir? Leviathan ne demektir Ne Demektir?, Leviathan ne demektir Açıklaması Nedir? , Leviathan ne demektir Cevabı Nedir? , Leviathan ne demektir Kelimesinin Anlamı?
Yazar | Thomas Hobbes |
---|---|
Yayım | 1651 |
ISBN | 978-1439297254 |
Leviathan ya da Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Gücü, yaygın olarak Leviathan olarak bilinir, Thomas Hobbes (1588-1679) tarafından yazılmış ve 1651'de yayınlanan (revize edilmiş Latince baskısı 1668) bir kitaptır.[1][3][4] Kitabın adı Kitâb-ı Mukaddes'te geçen Leviathan isimli bir yaratıktan esinlenerek konulmuştur. Eser, toplumun ve meşru hükûmetin yapısıyla ilgilidir ve toplumsal sözleşme teorisinin en eski ve en etkili örneklerinden biri olarak görülür.[5] Leviathan, Machiavelli'nin Prens kitabı ile devlet idaresi alanında karşılaştırılabilen batı felsefesinin klasik bir eseri olarak yer almaktadır. İngiliz İç Savaşı sırasında (1642-1651) yazılmış olan Leviathan, sosyal bir sözleşme ve mutlak bir egemen tarafından yönetilmeyi tartışmaktadır. Hobbes, iç savaşa ve doğa durumu ("hepimize karşı savaş") yalnızca güçlü ve bölünmemiş hükûmetin engel olabileceğini iddia etti.
Thomas Hobbes'la yapılan uzun tartışmalardan sonra, Parisli Abraham Bosse, kitabın ünlü kapak görseli için, Bosse'un kendisinin geliştirdiği "géometrique" tarzında bir oyma baskı kapak deseni hazırladı.Kapak tasarımı açısından Hobbes'un 'De Cive (1642) adındaki eseri için Jean Matheus'un hazırladığı çalışmaya benzemektedir. Kapak tasarımının iki ana öğesi var; bunların üstte yer alanı daha çarpıcıdır.
Burada; en üstte Kitâb-ı Mukaddes'teki Eyüp kitabından bir alıntı yer alır, böylece altta görülen yeryüzünden yükselen, bir elinde kılıç diğer elinde piskopos asasını kavrayan, başında taç olan dev figürü o kitapta bahsedilen canavar ile ilişkilendirilmiş olur: "Non est potestas Super Terram quae Comparetur ei. Iob. 41 . 24";(" Yeryüzünde onunla kıyaslanacak hiçbir güç yoktur, Eyüp, 41, 24 ")(Fasılların başladığı yer hakkındaki anlaşmazlıklar nedeniyle, Hobbes'un alıntıladığı ayetler modern Hristiyan çevirilerinde Eyüp 41:33, Masoretik, Septuaginta metinlerinde ve Luther çevirisinde Eyüp 41:25; Vulgata'da ise 41:24 olarak yer almaktadır.)Şeklin gövde ve kolları Giuseppe Arcimboldo tarzında hepsi devin yüzüne bakar halde üç yüz kişiden oluşurken sadece devin başının tüm özellikleri ayırt edilebilmektedir. (1651'de II. Charles için yaratılmış bir Leviathan el yazması önemli farklılıklar taşımaktadır; farklı bir dev başı ama önemli ölçüde vücudun dışına bakan ve çeşitli ifadeler içeren yüzlerden oluşan bir gövde.)
Alt kısım ahşap bir çerçeveyle çerçevelenmiş bir üçlü tablodur. Merkezde yer alan tabloda süslü bir perde üzerinde kitabın başlığı yer alır. İki taraf ana figürün kılıcını ve asasını yansıtıyor - soldaki dünyevi ve sağdaki kilise güçlerini. Her bir yan öğe eşdeğer gücü yansıtır- kale kilise ile, kralın tacı ile piskoposluk tacı, top aforoz ile, silahlar mantık ile ve savaş meydanları kilise mahkemeleri ile. Dev, seküler ve maneviyatın egemenlik içindeki birliğini yansıtan her iki tarafın sembollerini tutar ancak gövdenin yapısı da devlet figürünü meydana getirmektedir.
Hobbes, siyaset üzerine yazdığı çalışmasına insan doğası hakkındaki tespiti ile başlar. Örnek kullanarak insanlık hakkında her şeyin materyalist yöntem ile açıklanabileceğini göstermeyi denemesinin nedeni manevi, bedensiz ruha veya bir yeteneğe başvurmaksızın insanın zihninin dışında olan düşünceleri anlamayı sağlamak olduğu için insanın görüntüsünü hareket halinde olan bir madde olarak sunar. Hobbes terimleri açıkça tanımlayarak ve duygusal olmayan bir şekilde ilerler. İyi ve kötülük, bir kişinin iştahını ve arzularını belirtmek için kullanılan terimden başka bir şey değildir; bu iştah ve arzular bir nesneye doğru yaklaşmak veya uzaklaşmak eğiliminden başka bir şey değildir. Umut, sahip olunabileceği düşüncesiyle birlikte bir şeye duyulan iştahtan başka bir şey değildir. Zamanın egemen siyasi teolojisi, Skolastik felsefenin, Hobbes için açık kelime anlamıyla bile çelişkili olan 'maddi olmayan madde' gibi gündelik kelimelerin karmaşa yaratan tanımlarının üzerinden geliştiğini ifade etmektedir.
Hobbes insan psikolojisini, önceki düşüncelerin yaptığı gibi summum bonum'a ya da ahlaki açıdan en yüksek mertebedeki iyiye değinmeden tarif eder. Mevcut insan arzuları göz önüne alındığında sadece summum bonum içeriği değil buna eşdeğer tutulabilecek hiçbir kavram söz konusu olamazdı. Sonuç olarak, üyelerine en büyük iyiyi sağlamaya çalışan herhangi bir siyasi topluluk, kendisini haklarında karar veremeyeceği biçimde bu iyinin birbiriyle yarışan farklı açıklamaları arasında bulacaktır. Sonuç iç savaş olacaktır.
Ancak, Hobbes, bir summum malum veya en büyük kötülük var olduğunu ifade eder. Bu saldırı sonucu ölüm korkusudur. Siyasi bir topluluk bu korku etrafında yönlendirilebilir.
Summum bonum olmadığından, insanın doğal hali, en büyük iyilik peşinde koşan bir siyasi toplulukta ortaya çıkamaz. Fakat bir siyasi topluluğun dışında olmak anarşik bir durumda olmaktır. Mevcut insan doğası, insan arzularının değişebilirliği ve bu arzuları yerine getirmek için kıt kaynaklara duyulan ihtiyaç, doğa durumu; Hobbes'un nitelendirdiği bu anarşik koşul, herkesin herkese karşı savaşı olmalıdır. İki adam savaşmadığında bile, diğerinin mülkü için ya da mağdur bir şeref duygusundan dolayı onu öldürmeye çalışmayacağına dair bir garanti yoktur ve bu nedenle birbirlerine karşı sürekli koruma altında olmaları gerekir. Hatta bu açıdan bakıldığında önleyici olarak birinin komşusuna saldırması mantıklıdır.
Böyle bir durumda elde edileceklerin bir garantisi olmayacağı için endüstri için yer yoktur; dolayısıyla dünyanın hiçbir kültürüne, hiçbir gezinme ya da deniz yoluyla ithal edilebilecek malların kullanımına, hiçbir ferah binaya, büyük miktarda güce ihtiyaç duyan taşıma ve nakliye araçlarına, yeryüzü hakkında bilgiye, zamanın ölçülmesine, sanata, mektuba, topluma bunların en kötüsü ise, sürekli korku ve saldırı sonucu ölüm tehlikesi ve yalnız, fakir, pis, kaba ve kısa insan hayatı olu[6]
Saldırı sonucu ölüm anlamına gelen summum malumun meydana geldiği doğa durumundan uzakta olma arzusu siyasal mantığın kutup yıldızını meydana getirir. Hobbes, bunları uygulamak için kimsenin bulunmadığı için, doğru bir ifade ile "yasalar" olarak adlandırılamayacağına işaret etmesine rağmen, doğanın bir takım yasalarını olduğunu ifade etmektedir. Aklın savunduğu ilk şey barış korumak ancak barışın mümkün olmadığı yerlerde savaşın tüm avantajlarını kullanmaktır.[7] Hobbes, doğada hiçbir şeyi haklı veya haksız diye nitelendirilemeyeceği ve her insanın her şeyi yapmaya hakkı olduğu düşüncesine açıktır.[8] Doğanın ikinci kanuna göre doğadan ayrılmak ve onlara her konuda emretme yetkisine sahip bir devlet kurmak için bir kişi diğerlerinin de aynısını yapmaya istekli olduğu yerde kendi haklarından feragat etmeye istekli olmalıdır. Hobbes, birinci bölümü, ilk iki yasanın performansını mümkün kılan ek on yedi doğa kanununu ekleyerek ve bir egemen için egemenle anlaşmazlarken bile halkı temsil etmesinin ne anlama geldiğini açıklayarak, sonuçlandırıyor.
Bir devletin varolma amacı Bölüm II'inin başında verilmiştir:
Bir devlette yaşadıklarını gördüğümüz insanlarda kendileri ile ilgili kısıtlamaların girişinde (doğal olarak özgürlüğü ve diğerleri üzerinde egemenliği seven) bu insanların temel hareket ve varış noktaşı veya tasarımı kendi korunmaları öngörüsü ve burarada daha mutlu bir hayat sürmektir; dolayısıyla bu şu anlama gelmektedir; kaçnılmaz olan o sefil savaş koşullarından kendilerini kurtarmak için, daha önce gösterildiği gibi, insanların doğal tutkularına onları korkutmak için görünür bir güç olmadığında ve onların antlaşmalarının yerine getirilmesi için cezalandırma korkusu ile bağlansınlar...
Herkes aşağıdaki şekilde hemfikir olduğunda devlet kurulur: "Yetki veriyorum ve bu koşulda kendimi bu adamla veya bu meclis grubuna yönetme hakkımdan vazgeçtim; bu durumda temsilcin/temsilcilerin için kendi hakkından vazgeçersen, onun/onların bütün eylemlerini de aynı şekilde onaylamış olursun. "
Egemenliğin on iki temel hakkı vardır:
Hobbes, özellikle daha sonra Amerika Birleşik Devletleri Anayasası altındaki güçlerin ayrılması haline gelecek olan biçimiyle, 'Güçler Ayrılığı' fikrini açıkça reddetti. Bölüm 6, belki Hobbes'ın argümanının vurgulanmamış bir özelliğidir: düzeni teşvik etmek için egemen tarafından arzu edilirse, basının sansürü ve özgür konuşma hakları üzerindeki kısıtlamaları açıkça desteklemektedir.
Üç tanedir; monarşi, aristokrasi ve demokrasi.
Devlet tipleri arasındaki fark herkesi ya da farklı kesimlerin her birini temsil ede egemen ya da temsilci arasındaki farktan kaynaklanıyordu. Ve egemenlik ya bir insanda ya da birden fazla mecliste olduğu için; bu meclisin içine ya her insanın girme hakkı vardır, ancak bazılarının; üç tür devlet tipi olabileceği açıktır. Çünkü temsilcinin bir insan veya daha fazla kişiden olmasına gerek vardır; ve daha fazlası olursa, o zaman bu herkesin ya da bir parçanın bir araya gelmesi demektir.Temsilci bir kişi olduğu zaman, devlet bir monarşidir; toplanacak bir meclis olduğunda, o zaman demokrasi ya da halk devletidir; sadece bir toplum kesiminin bir meclisi olduğunda, buna bir aristokrasi denir.
Bu alt başlığın geliştirilmesi gerekiyor. |
Bu alt başlığın geliştirilmesi gerekiyor. |
Bu alt başlığın geliştirilmesi gerekiyor. |
Thomas Hobbes bu kavramı "Leviathan, bir din ve dünya devletinin içeriği, biçimi ve kudreti" kitabında şöyle açıklar:
Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir... (Toplumda yaşayan) İnsanlar birbirlerine ‘Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu devlet ya da latince civitas olarak adlandırılır. bu büyük leviathan‘ın doğması demektir."
Devletsiz bir toplum olabilir mi? Ya da devlet olmaksızın birey ve toplum var olabilir mi? Daha doğrusu devletsiz bir toplumda "kaos" olmaksızın "düzen" içinde yaşamak mümkün olabilir mi? Tabii ki, hayır!.. Devlet, en başta insanların mal ve can varlıklarını korunması için gereklidir ve rasyonel bireyler, devleti kendi hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturmuşlardır.
Önceleri biz insanların hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturulan devlet, zamanla büyüdü. Bireyi korumak için oluşturulmuş olan devlet, birey üzerinde tİranlık kurmaya başladı. Güya "iyiliksever devleti" temsil eden krallar, imparatorlar, sultanların baskı ve zulmü altında insanlar ezildi. Yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, kişisel özgürlükleri hiçe sayıldı. Asırlar "despot devlet"in izlerini taşıdı. Ekonominin gelişmesine paralel olarak devlet faaliyetleri de genişledi. Faaliyetleri genişledikçe harcamaları arttı. Harcamaları arttıkça daha fazla vergilemek zorunda kaldı. Bu da yetmedi, sınırsızca ve sorumsuzca borçlandı. Para basma yetkisini kötüye kullandı. Sonuçta ekonomide sorunlar ortaya çıkmaya başladı. İsraf ve savurganlıklar çoğaldı. Devlet, asıl varlık nedenini unuttu. Ve devlet, sosyal faydasından çok sosyal maliyeti olan bir kurum olmaya başladı.