Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Nedir?
Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Nedir?, Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Nerededir?, Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Hakkında Bilgi?, Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Analizi? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı ilgili Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne Anlama Gelir Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Anlamı Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Nedir Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne Anlam Taşır Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Neye İşarettir Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Tabiri Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Yorumu
Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesi
Lütfen Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne Demek? ,Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne Demektir? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne Demektir? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Analizi? , Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Anlamı Nedir?,Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne Demektir? , Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Açıklaması Nedir? ,Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Cevabı Nedir?,Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı?,Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı Nedir? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı
Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Nedir? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne demek? , Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne Demek? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne Demektir? ,Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Analizi? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Anlamı Nedir? Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Ne Demektir?, Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Açıklaması Nedir? , Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Cevabı Nedir? , Birinci Kongo Savaşı sırasında Hutuların Soykırımı Kelimesinin Anlamı?
Makale serilerinden |
Birinci Kongo Savaşı sırasında Ruandalı, Kongolu ve Burundili Hutu erkekleri, kadınları ve çocukların yakalanıp Doğu Zaire'de (şu anda Kongo Demokratik Cumhuriyeti) yapılan toplu katliamlardır.[1]
Ekim 1996'da, Birinci Kongo Savaşı sırasında, Ruanda destekli Alliance des Forces Démocratiques pour la Libération du Congo-Zaïre (AFDL) birlikleri, Güney Kivu ve Kuzey Kivu'da 527.000 ve 718.000 Hutu mültecisine ev sahipliği yapan Doğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki mülteci kamplarına sırasıyla saldırdı.[2] AFDL'nin ve daha da önemlisi Ruanda Yurtseverler Ordusu'nun (RPA) unsurları sistematik bir şekilde çok sayıda kampı bombaladı ve katliamlar gerçekleştirdi. Bu saldırılar 6.800 ile 8.000 mültecinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Saldırılar, 500.000 ile 700.000 arasındaki mültecinin Ruanda'ya geri gönderilmesine sebep olmuştur.[3]
Hayatta kalanlar Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin batısına doğru kaçarken, AFDL birimleri onları yakaladı ve derme çatma kamplarına saldırarak binlerce kişiyi daha orada katletti.[4] Bu saldırılar ve cinayetler, mültecilerin batıya doğru 1.800 km uzaklığa kadar ilerlemesiyle birlikte daha da arttı. Birleşmiş Milletler Ortak Komisyonu'nun raporunda bu tür zulümlerin işlendiği 134 bölge rapor edilmiştir. 8 Temmuz 1997'de BM İnsan Hakları Yüksek Komiser Vekili "yaklaşık 200.000 Hutu kökenli mültecinin katliama uğramış olabileceğini" belirtmiştir.[4]
Birleşmiş Milletlerin Kongo'daki insan hakları durumu Özel Temsilcisi Roberto Garretón'a göre, "Taktik, kamplara saldırmadan önce kampları kuşatmak, [...] ağırlıklı olarak Hutu olan kasabaların sakinlerini katletmek için okullarda veya kiliselerde toplantılara çağırmak; resmi radyo istasyonlarından ormanlarda saklanan herkesi katletmek için tıbbi bakım ve gıda yardımı için dışarı çıkmaya çağıran çağrılar yayınlamak; ve kamplardaki insani yardım operasyonlarını engellemek veya bunlara karşı çıkmak şeklindeydi".[5][3] İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Sınır Tanımayan Doktorlar, yolda ilerleyen diğer mültecileri korkutmamak ve cinayete dair daha az iz bırakmak için işlenen cinayetlerin neredeyse sadece bıçak, pala, balta veya süngü ile vahşice işlendiği birçok olay bildirmiştir.[6]
Yetişkinlerin yanı sıra çocuklar da ayrım gözetilmeksizin, bazen balta darbeleriyle ya da kafaları bir duvara veya ağaç gövdesine çarptırılarak özellikle acımasız şekillerde katledildi. Diğerlerinin ise aileleriyle birlikte evlerinde diri diri yakıldığı bildirilmiştir.[2] Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde Haritalama Çalışması Raporu, Aralık 1996'da Hombo'daki mülteci katliamları sırasında olduğu gibi kadınların katledilmeden önce tecavüze uğradığı vakaları listelemiştir. Kadınlar ayrıca bu katliamlar sırasında işkence görmüş ve özellikle cinsel olarak olmak üzere sakat bırakılmıştır.[2]
Saldırgan güçler birçok kez açlık içindeki, bitkin ve hasta mültecilere insani yardım ulaştırılmasını ya erişimi engelleyerek veya onları yardımın ulaşamayacağı yerlere yerleştirerek imkânsız hale getirmiştir. Böylece onları hayatta kalmaları için gerekli kaynaklardan mahrum bırakmıştır.[2] İnsani yardım kuruluşları, mültecilerin yerlerini tespit etmek ya da onları ortadan kaldırmak amacıyla ormandan çıkarmak için ordu tarafından defalarca yem olarak kullanılmıştır.[7][8]
"1997 yılının ilk üç ayında birçok mülteci Kigulube ve Şabunda arasındaki yolculukları sırasında yorgunluk ve açlıktan hayatını kaybetmiştir. Her an öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya olan, çevrelerini tanımayan ve yetersiz beslenen bu gruptakiler hiçbir insani yardım alamamıştır. Yardım kuruluşlarının Bukavu'nun 30 kilometrelik yarıçapı dışında faaliyet göstermesini engelleyen AFDL/APR yetkilileri, AFDL kolaylaştırıcılarının tüm görevlerine eşlik etmesi şartını getirmiştir. Çok sayıda tanığa göre bu kolaylaştırıcılar, AFDL/APR askerlerine mültecilerin nerede oldukları ve hareketleri hakkında bilgi sağlamak için yardım görevlilerinin yanında bulunmalarından yararlanmışlardır. Bu şekilde askerler, mültecileri kurtarılamadan ve ülkelerine geri gönderilemeden önce kolayca infaz edilebiliyordu. Aynı dönemde AFDL/APR askerleri bölgede yaşayan Zaireli sivillerin mültecilere yardım etmesini resmi olarak yasaklamıştır. Bu kısıtlama kapsamında askerler, mültecilere doğrudan yardım eden ya da onları bulmak ve yardım götürmek için uluslararası sivil toplum örgütleri ve Birleşmiş Milletler kuruluşlarıyla işbirliği yapan bilinmeyen sayıda Zaireliyi katletmiştir. Güney Kivu'nun bu bölgesinde açlık, yorgunluk ya da hastalıktan ölen mültecilerin toplam sayısını tespit etmek mümkün değildir fakat muhtemelen birkaç yüz, hatta birkaç bin civarındadır." [9][10][11]
Mültecilerin katledilmesi, mezar yerlerinin kaldırılmasıyla eşzamanlı olarak devam etmiştir. Birleşmiş Milletler soruşturmaları,[5] İnsan Hakları İzleme Örgütü[6] ve Sınır Tanımayan Doktorlar'a göre,[12] mülteci katliamının failleri, katliam alanlarını ortadan kaldırarak, cesetleri yakarak ve tanıkları yok ederek ya da korkutarak kanıtları gizlemek için yoğun çaba sarf etmişlerdir. "Bu iki alandaki çabalar -temizlik ve sindirme- Nisan 1997'den bu yana yoğunlaşarak, katliam iddialarındaki artışa ve Birleşmiş Milletler soruşturma ekiplerinin dört kez bölgeye gelişine paralel hale gelmiştir. Uluslararası toplumun Kongo hükümetine Birleşmiş Milletler misyonlarıyla işbirliği yapması için yaptığı baskı da ADFL ve müttefiklerinin temizlik ve sindirme çabalarının yoğunlaşmasına katkıda bulunmuş olabilir.".[6]
Güney Kivu'da yaşayan pek çok Burundili Hutu mülteci, Ruandalı ve Kongolu arkadaşlarının kaderini paylaşmıştır. Birçoğu kampları saldırıya uğradığında ya da Ruandalılarla birlikte batıya kaçarken hayatını kaybetmiştir. Bazıları güvenlik arayışıyla Tanganika Gölü'nü geçmeye çalışırken boğuldu, diğerleri ise Burundi'ye zorla geri gönderildiklerinde Burundi ordusu tarafından, özellikle Gatumba sınır karakolunda ve ayrıca Burundi'nin Bubanza ve Cibitoke vilayetlerine ulaşmak için geçmeye çalıştıkları Ruzizi nehri boyunca başka yerlerde toplu olarak acımasızca katledildi.[4]
Kongo uyruklu Hutular da seçilmiş ve hedef haline getirilmiştir. Buna örnek olarak 30 Ekim 1996'da Rutshuru şehir merkezinde, ANP binasına yakın bir yerde 350 Hutu Kongolu'nun AFDL birlikleri tarafından kafalarına çekiç darbeleriyle vurularak feci şekilde can vermeleri gösterilebilir. "Katliamlardan önceki günlerde askerler, Rutshuru'ya bir kilometre uzaklıktaki Kiringa köyünden kaçan sivillere 30 Ekim'de yapılacak büyük bir halk toplantısına katılmak üzere evlerine dönmeleri çağrısında bulunmuştu. Köye döndüklerinde Kiringa sakinleri Rutshuru şehir merkezine götürüldü ve ANP binasına kapatıldı. Öğleden sonra askerler bir kayıt oluşturmaya başladılar ve Nande etnik kökenli insanlardan evlerine dönmelerini istediler. Daha sonra kadınların gidip yemek hazırlaması gerektiği gerekçesiyle erkek ve kadınları ayırdılar. Kadınlar Maison de la Poste'ye götürüldü ve burada infaz edildiler. Erkekler bağlandı ve çiftler halinde ANP evinden birkaç düzine metre uzaklıktaki bir kum ocağına götürüldü. Daha sonra hepsi çekiç darbeleriyle katledildi".[2]
Açıkça görülen sistematik ve yaygın saldırılar, soykırım suçu ile uyuşmaktadır.[13][14] Birleşmiş Milletler tarafından 1997 ve 1998 yıllarında hazırlanan iki ayrı rapor, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde Hutu ve diğer mültecilere karşı soykırım suçu işlenip işlenmediğini incelemiştir. Her iki durumda da raporlar, soykırım işlendiğini gösterebilecek unsurlar olduğu sonucuna varmıştır.
• "Bu raporun kapsadığı olaylar sırasında, Ruanda ve Burundi'den gelen mülteciler de dahil olmak üzere Zaire'deki Hutu nüfusu, 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme anlamında bir etnik grup teşkil ediyordu" (OHCHR, 2010, s. 280). APR tarafından Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde yerleşik Hutular da dahil olmak üzere her milletten [Ruandalı, Kongolu ve Burundili] yüz binlerce Hutu'ya karşı işlenen suçların boyutu, hedef alınanların tüm Hutular olduğunu doğrulamaktadır".[2]
• Başta çekiçler olmak üzere kesici silahların yaygın kullanımı ve kamplar ele geçirildikten sonra hayatta kalan çocuk, kadın, yaşlı ve hastaların sistematik bir şekilde vahşice katledilmesi, çok sayıda ölümün savaşın tehlikelerine veya tali hasarlara bağlanamayacağını göstermektedir. "Kurbanların çoğunluğu, genellikle yetersiz beslenen ve saldırgan güçler için hiçbir tehdit oluşturmayan çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve hastalardan oluşmaktadır. Grup üyelerinin fiziksel ya da ruhsal bütünlüğüne yönelik çok sayıda ciddi saldırı gerçekleştirilmiş, çok sayıda Hutu vurulmuş, tecavüze uğramış, yakılmış ya da dövülmüştür." [2] :14
• Saldırılar, Hutu mültecilerin APR tarafından tespit edildiği her bölgede, Kongo topraklarının doğusundan batısına kadar çok geniş bir alanda gerçekleşmiş ve Hutu mültecilerin amansız takibi aylarca sürmüştür. Hutu mültecilere yönelik insani yardım, özellikle Orientale eyaletinde Ruanda ordusu tarafından kasıtlı olarak engellenmiş ve böylece mülteciler hayatta kalmaları için gerekli olan kaynaklardan mahrum bırakılmıştır (OHCHR, 2010). Kongo'daki mülteci katliamı, Hutu etnik grubunun büyük bir bölümünü ortadan kaldırmayı hedeflemiştir ve 1948 Soykırım Sözleşmesinin 2. Maddesine göre soykırım suçu olarak nitelendirilmektedir. Bu tür suçlar, işlenen ihlallerden sorumlu olanların adalet önüne çıkarılması için yetkili, bağımsız ve tarafsız bir organ tarafından daha fazla soruşturma yapılmasını gerektirmektedir.[15]
Demokratik Kongo Cumhuriyeti Haritalama Çalışması rapor ekibi şunları kaydetmiştir: "Hutulara karşı işlenen çok sayıda ciddi şiddet eyleminin soykırım suçu teşkil edip etmediği sorusu önemli ölçüde yorum almıştır ve bugüne kadar çözülememiştir. Rapor, bu sorunun "ancak makul şüphenin ötesinde kanıtlara dayanan bir mahkeme kararıyla karara bağlanabileceğini" tekrar tekrar vurgulamaktadır. Bununla birlikte, "bu raporda açıklanan belirgin sistematik ve yaygın saldırılar, yetkili bir mahkeme önünde kanıtlanması halinde soykırım suçu olarak nitelendirilebilecek bir dizi suçlayıcı unsuru ortaya koymaktadır." Raporun 518. Paragrafında "Bazı AFDL/APR komutanlarının Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki Hutuları kısmen yok etmek ve dolayısıyla bir soykırım suçu işlemek için özel bir niyetleri olduğu sonucuna varmak mümkün görünmektedir" denmesine rağmen, ekip raporun 522. Paragrafında 1996-97 yıllarında "rapor edilen olayların aydınlatılması için tam bir adli soruşturma yapılmasının önemli olduğunu" belirtmiştir. 15 Kasım 1996 tarihi itibarıyla, çoğu önceki saldırılardan sağ kurtulan onbinlerce Ruandalı Hutu mültecinin Ruanda'ya geri gönderilmesi gibi bazı unsurlar, bir mahkemenin soykırım planının varlığı konusunda karar vermede tereddüt etmesine neden olabilir. AFDL/APR yetkililerinin yardımıyla ve yüz binlerce Ruandalı Hutu mültecinin, ilk savaş başlamadan önce Ruanda yetkililerinin rızasıyla Ruanda'ya dönebildiğini söylemiştir. Genel olarak, öldürmelerde kadın ve çocuklar göz ardı edilmemiş olsa da, bazı yerlerde, ilk savaşın başında, Hutu kadın ve çocuklar erkeklerden ayrılmış ve daha sonra sadece erkekler katledilmiştir.
9 Temmuz 1997'de Washington Post'a verdiği bir röportajda Ruanda başkanı Paul Kagame (o zamanki Savunma Bakanı), Ruanda birliklerinin AFDL'nin oluşturulmasında kilit bir rol oynadığını ve yer aldığını kabul etmiştir.[16] Başkan Paul Kagame'ye göre, mücadele stratejisi üç unsurdan oluşuyordu: a) mülteci kamplarını yok etmek; b) kampların içinde ve çevresinde bulunan eski FAR ve Interahamwe'yi yok etmek; ve c) Mobutu rejimini devirmek.[6] Kanadalı bir araştırmacı Judi Rever, Ruanda soykırımının ve Ruanda Yurtsever Cephesi'nin (RPF) suçlarının tam tarihini, RPF'den ayrılanlar, eski askerler ve vahşetten kurtulanlarla yaptığı görüşmeler ve Birleşmiş Milletler Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden sızan belgelerle destekleyerek araştırmıştır. Judi Rever, Ruanda hükûmetinin "1996-97 yıllarında Zaire/Kongo Demokratik Cumhuriyeti tahminen 200.000 Ruandalı Hutu ve Kongolu Hutu'nun ve 1995-1998 yılları arasında mülteci kamplarından Ruanda'ya dönen sayısız Hutu'nun katledilmesinden nihai olarak sorumlu olduğunu" savunmuştur.[17]
<ref>
etiketi: "mapping" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
<ref>
etiketi: "ezemet" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
<ref>
etiketi: "reyntjens2009" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
<ref>
etiketi: "garreton" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
<ref>
etiketi: "kabila" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
|citeseerx=
değerini kontrol edin (yardım). 13 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Nisan 2019.