Özel görelilik tarihi Nedir?
Özel görelilik tarihi Nedir?, Özel görelilik tarihi Nerededir?, Özel görelilik tarihi Hakkında Bilgi?, Özel görelilik tarihi Analizi? Özel görelilik tarihi ilgili Özel görelilik tarihi ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Özel görelilik tarihi ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Özel görelilik tarihi Ne Anlama Gelir Özel görelilik tarihi Anlamı Özel görelilik tarihi Nedir Özel görelilik tarihi Ne Anlam Taşır Özel görelilik tarihi Neye İşarettir Özel görelilik tarihi Tabiri Özel görelilik tarihi Yorumu
Özel görelilik tarihi Kelimesi
Lütfen Özel görelilik tarihi Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Özel görelilik tarihi İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı? Özel görelilik tarihi Ne Demek? ,Özel görelilik tarihi Ne Demektir? Özel görelilik tarihi Ne Demektir? Özel görelilik tarihi Analizi? , Özel görelilik tarihi Anlamı Nedir?,Özel görelilik tarihi Ne Demektir? , Özel görelilik tarihi Açıklaması Nedir? ,Özel görelilik tarihi Cevabı Nedir?,Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı?,Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Özel görelilik tarihi Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı Nedir? Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Özel görelilik tarihi Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Özel görelilik tarihi - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Özel görelilik tarihi
Özel görelilik tarihi Nedir? Özel görelilik tarihi Ne demek? , Özel görelilik tarihi Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı? Özel görelilik tarihi Ne Demek? Özel görelilik tarihi Ne Demektir? ,Özel görelilik tarihi Analizi? Özel görelilik tarihi Anlamı Nedir? Özel görelilik tarihi Ne Demektir?, Özel görelilik tarihi Açıklaması Nedir? , Özel görelilik tarihi Cevabı Nedir? , Özel görelilik tarihi Kelimesinin Anlamı?
Bu madde hiçbir kaynak içermemektedir. (Ağustos 2021) (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
Özel görelilik kuramı tarihi, birçok teorik sonuçtan ve Albert A. Michelson, Hendrik Lorentz, Henri Poincaré ve diğerleri tarafından elde edilmiş ampirik bulgulardan oluşmaktadır. Tüm bunlar Albert Einstein ve daha sonrasında Max Planck, Hermann Minkowski ve diğerleri tarafından önerilen özel görelilik kuramının bir sonucudur.
Isaac Newton fiziği mutlak bir uzay ve zaman üzerine kurulu olmasına rağmen aynı zamanda Galileo Galilei'nin görelilik ilkesiyle bağdaşır. Bu durum şu şekilde ifade edilebilir: mekanik yasaları ile ne kadar ilişkilendirildiğine bağlı olarak eylemsiz hareket eden bütün gözlemciler eşit ayrıcalıklara sahiptir. Ayrıca herhangi bir özel gözlemciye atfedilen hareketin özel olarak seçilmiş bir durumu yoktur. Ancak elektromanyetik teori ve elektrodinamikte olduğu gibi 19. yüzyıl boyunca ışığın dalga teorisi ışık medyumunda meydana gelen bir bozukluk veya Luminiferous ether olarak çoğunlukla kabul görüyordu. Teori en gelişmiş haline James Clerk Maxwell'in çalışmaları neticesinde ulaşmayı başardı. Maxwell'in teorisine göre bütün optik ve elektriksel fenomenler deneysel olarak belirlenebilecek şekilde birbirine göre göreli bir hareket yapmasıyla mümkün olabilmesi gerektiği düşünülen bu medyum boyunca yayılıyordu.
Isaac Newton fiziği mutlak bir uzay ve zaman üzerine kurulu olmasına rağmen aynı zamanda Galileo Galilei'nin görelilik ilkesiyle bağdaşır. Bu durum şu şekilde ifade edilebilir: mekanik yasaları ile ne kadar ilişkilendirildiğine bağlı olarak eylemsiz hareket eden bütün gözlemciler eşit ayrıcalıklara sahiptir. Ayrıca herhangi bir özel gözlemciye atfedilen hareketin özel olarak seçilmiş bir durumu yoktur. Ancak elektromanyetik teori ve elektrodinamikte olduğu gibi 19. yüzyıl boyunca ışığın dalga teorisi ışık medyumunda meydana gelen bir bozukluk veya Luminiferous eter olarak çoğunlukla kabul görüyordu. Teori en gelişmiş haline James Clerk Maxwell'in çalışmaları neticesinde ulaşmayı başardı. Maxwell'in teorisine göre bütün optik ve elektriksel fenomenler deneysel olarak belirlenebilecek şekilde birbirine göre göreli bir hareket yapmasıyla mümkün olabilmesi gerektiği düşünülen bu medyum boyunca yayılıyordu. Eter boyunca yayılan hareketi gözlemlemek için bilinen deneylerin başarısızlığı Hendrik Lorentz tarafından hareketsiz ışık saçan etere (Lorentz bu eterin yapısı hakkında teorik olarak düşünmemiştir), fiziksel uzunluğun kısalmasına ve formunu Maxwell denklemlerindeki yerel zamanın bütün referans sistemlerine göre korunmasına dayanan bir elektromanyetik teori geliştirmek için 1892 yılında başladı. Lorentz’in eter teorisi için birlikte çalıştığı Henri Poincaré henüz gelişmekte olan, 1905 yılında Lorentz’in ön dönüşüm formüllerini düzeltmek için kullanılmış ve şimdi Loretz dönüşüm formülleri olarak bilinen tam bir denklem setinin ortaya çıkmasını sağlamış, doğanın genel bir yasası olarak düşünülebilecek (elektrodinamik ve gravitasyonu içeren) bir özel görelilik prensibi önerdi. Albert Einstein, aynı yıl içerisinde ve kısa bir süre sonra kendisine özgü, ayrıca görelilik prensibine dayanan özel görelilik isimli bir makale yayınladı. Bu makaleyi Einstein, bağımsız bir şekilde türetmişti ve uzay zaman aralığının temel tanımlarını değiştirerek Lorentz dönüşümlerinin temelinden yeniden yorumlamıştı. Bu yorumlama Galilean kinematiğinin mutlak eşzamanlılığına karşı çıkmaya ve bu sebepten dolayı klasik elektrodinamikteki ışık saçan eterin herhangi bir referans noktasını göz ardı etmeye dayanıyordu. Daha sonra ise Hermann Minkowski’nin özel göreliliğin Einstein versiyonu için geliştirdiği 4 boyutlu uzay-zaman geometrisi modeli çalışması Einstein’ın genel görelilik teorisini geliştirmesine büyük bir katkı sağlayacak ve rölativistik alan teorisinin temellerini atacak bir çalışma haline dönecekti.
Thomas Young (1804) ve Augustin-Jean Fresnel (1816) yürüttüğü çalışmaların ardından ışığın ışık saçan eter olarak isimlendirilen elastik bir ortamın içinde enine dalgalar olarak yayıldığı düşünülmeye başlandı. Ancak optik ve elektrodinamik fenomenler arasında bir ayrım yapıldı. Bu ayrımın neticesinde bütün doğal fenomenler için özel eter modelleri yaratmak gerekli hale geldi. Bu modelleri birleştirmek veya modellerin tam anlamıyla mekanik bir açıklamasını sunmak için atılan adımlar başarılı olamadı, ancak daha sonra Michael Faraday ve Lord Kelvin’in de içlerinde bulunduğu birçok bilim insanı yadırganamayacak derecede başarılı çalışmalar yaptılar. 1864 yılında James Clerk Maxwell, elektrik, manyetizma ve indüksiyondan türetilen, Maxwell denklemleri olarak anılan bir dizi denklem ile çığır açıcı elektromanyetizma teorisini yarattı. Maxwell, ışığın elektrik ve manyetik fenomenler neticisinde ortaya çıkan aynı eter ortamında bir dalgalanma olduğunu yani elektromanyetik bir radyasyondan kaynaklandığını öne süren ilk kişiydi. Fakat Maxwell’in teorisi hareket eden cisimlerin optiğini düşündüğümüzde başarısız sayılırdı ve tam anlamıyla matematiksel bir model sürebiliyorken, eterin mekanik tutarlılığı hakkında bir fikir sağlayamıyordu.
1887 yılında Heinrich Hertz elektromanyetik dalgaların varlığını gösterdikten sonra Maxwell’in denklemleri geniş bir kitlede saygı duyulur hale geldi. Dahası Oliver Heaviside ve Hertz ayrıca teoriyi geliştirdi ve Maxwell denklemlerinin modern versiyonu için temelleri attı. "Maxwell-Hertz" ya da "Heaviside-Hertz" denklemleri elektrodinamiğin daha da geliştirilmesi için önemli bir temel teşkil ediyordu ve Heaviside'nin notasyanı günümüzde halen kullanılmaktadır. Maxwell denklemlerine yapılan diğer önemli katkılar ise George FitzGerald, Joseph John Thomson, John Henry Poynting, Hendrik Lorentz ve Joseph Larmor tarafından sağlandı.
Göreceli hareket ve madde-eter karşılıklı etkileşimi hakkında üzerinde uzlaşılamayan iki farklı teori vardı. Bunlardan biri Fresnel (ve sonrasında Lorentz) tarafından geliştirildi. Hareketsiz Eter Teorisi olarak isimlendirilen bu model ışığın enine bir dalga olarak yayıldığını ve eterin kısmen maddenin sabit bir katsayısıyla birlikte sürüklendiğini varsayıyordu. Fresnel bu varsayıma dayanarak ışığın sapmasını ve birçok optiği içine alan birçok doğal olayı açıklayabiliyordu. Diğer kuram ise 1845 yılında eterin madde tarafından tamamıyla sürüklendiğini belirten (ve daha sonra bu bakış açısı Hertz ile de paylaşılmıştır) George Gabriel Stokes tarafından öne sürüldü. Bu modelde eter hızlı objeler için katı ve yavaş objeler için akışkan (çam zift benzetmesiyle) olabiliyordu. Böylelikle Dünya oldukça özgür bir şekilde hareket edebiliyor ama ışığı taşımak için katı olması gerekiyordu. Fresnel’in teorisi galip geldi çünkü onun sürtünme katsayısı 1851 yılında gerçekleştirilen ışığın sıvı bir ortamdaki hızını ölçmüş Fizeau deneyi ile doğrulanmıştı.
1881 yılında Albert A. Michelson bir girişimölçer kullanarak Fresnel’in teorisinde beklendiği gibi Dünya’nın ve eterin göreceli hareketini ölçmeyi denedi. Michelson herhangi bir göreceli hareket tespit edemedi ve böylece çalışmasını Stokes’in teorisinin bir doğrulaması gibi ifade etti. Ancak 1886 yılında Lorentz Michelson’un hesaplamasının yanlış olduğunu ve ölçümün hassaslığının abartılmış olduğunu gösterdi. Bu büyük bir hata payıyla birlikte Michelson’in deney sonuçlarını ikna edici olmayan bir pozisyona sürükledi. Dahası, Lorentz, Stokes’in tamamıyla sürüklenen eter ortamının tartışmalı sonuçları olduğunu gösterdi ve böylelikle Fresnel’inkine benzer bir şekilde eter teorisini destekledi. Fresnel’in teorisini yeniden kontrol etmek için 1886 yılında Michelson ve Edward W. Morley, Fizeau deneyinin bir tekrarını yaptılar. Bu sayede Fresnel’in sürtünme katsayısı oldukça kesin bir şekilde onaylanmış oldu ve Michelson artık Fresnel’in hareketsiz eter teorisinin doğru olduğunu düşünüyordu. Durumu aydınlığa kavuşturmak için 1887 yılında Michelson ve Morley, Michelson’ın 1881 yılında yaptığı deneyi hassasiyeti olabildiğince arttırmaya çalışarak tekrarladı. Ancak ünlü Michelson ve Morley deneyi yeniden olumsuz bir sonuca perde aralamıştı. Bu olumsuz sonuç keşfedilmeye çalışılan (Dünya’nın kış aylarındaki hızının yaz aylarındaki hızından 60 km/s farklı olmasına rağmen) eter boyunca hareket aparatının olmamasıydı. Böylece fizikçiler iki farklı görünüşe bürünmüş birbiriyle çelişen deneylerle yüzleşmiş oldu: 1886 yılındaki Fresnel’in sabit eter teorisini doğrulayan deney ve 1887 yılındaki Stokes’in tamamıyla sürüklenen eter teorisini onaylayan deney.
Probleme olası bir çözüm 1887 yılında, sıkışmaz elastik ortamda yayılan Doppler kaymasını araştırmış, boş uzayda değişmeden kalabilen dalga denklemlerinin dönüşüm ilişkilerini çıkarmış ve Michelson-Morley deneyinin olumsuz sonuçlarını açıklamış olan Woldemar Voigt tarafından gösterildi. Voigt dönüşümleri y- ve z- koordinatları için Lorentz faktörünü ve daha sonra yerel zaman olarak isimlendirilecek olan yeni bir zaman değişkenini içeriyordu. Ancak, Voigt’in çalışması çağdaşları tarafından tamamen görmezden gelindi.
1889 yılında FitzGerald Michelson-Morley deneyinin olumsuz sonuçlarının açıklanması için farklı bir açıklama sundu. Voigt’in aksine Gerald, kuramsal olarak malzeme yüzeylerinin hareket doğrultusu boyunca kısalacağından dolayı (uzunluk kısalması), moleküller arası kuvvetlerin elektriksel kökenli olabileceği öne sürdü. Bu 1887 yılında, hareket halindeki elektrostatik alanın ışık hızında belirlenemeyen fiziksel koşullar sebebiyle deforme olduğunu gösteren Heaviside’nin çalışması (Heaviside Elipsoidi) ile bağlantılıydı. Ancak, FitzGerald'ın fikri uzun bir süre bilinmez halde kaldı ve Oliver Lodge 1892 yılında bu fikir hakkında bir özet yayınlayana kadar hiç tartışılmadı. Ayrıca Lorentz, yine 1892 yılında Michelson-Morley deneyini açıklamak amacıyla FitzGerald'dan bağımsız bir şekilde uzunluk kısalmasını önerdi. Makul sebeplerden dolayı Lorentz bu durumu elektrostatik alanların büzülmesine bağlıyordu ve konu hakkında bir benzetme sundu. Ancak Lorentz bile bunun yeterli bir sebep olmadığını ve ad hoc hipotezinin sonuç olarak uzunluk kısalması olarak kaldığını kabul etti.