Uzayın metrik genişlemesi Nedir?
Uzayın metrik genişlemesi Nedir?, Uzayın metrik genişlemesi Nerededir?, Uzayın metrik genişlemesi Hakkında Bilgi?, Uzayın metrik genişlemesi Analizi? Uzayın metrik genişlemesi ilgili Uzayın metrik genişlemesi ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Uzayın metrik genişlemesi ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Uzayın metrik genişlemesi Ne Anlama Gelir Uzayın metrik genişlemesi Anlamı Uzayın metrik genişlemesi Nedir Uzayın metrik genişlemesi Ne Anlam Taşır Uzayın metrik genişlemesi Neye İşarettir Uzayın metrik genişlemesi Tabiri Uzayın metrik genişlemesi Yorumu
Uzayın metrik genişlemesi Kelimesi
Lütfen Uzayın metrik genişlemesi Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Uzayın metrik genişlemesi İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı? Uzayın metrik genişlemesi Ne Demek? ,Uzayın metrik genişlemesi Ne Demektir? Uzayın metrik genişlemesi Ne Demektir? Uzayın metrik genişlemesi Analizi? , Uzayın metrik genişlemesi Anlamı Nedir?,Uzayın metrik genişlemesi Ne Demektir? , Uzayın metrik genişlemesi Açıklaması Nedir? ,Uzayın metrik genişlemesi Cevabı Nedir?,Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı?,Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Uzayın metrik genişlemesi Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı Nedir? Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Uzayın metrik genişlemesi Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Uzayın metrik genişlemesi - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Uzayın metrik genişlemesi
Uzayın metrik genişlemesi Nedir? Uzayın metrik genişlemesi Ne demek? , Uzayın metrik genişlemesi Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı? Uzayın metrik genişlemesi Ne Demek? Uzayın metrik genişlemesi Ne Demektir? ,Uzayın metrik genişlemesi Analizi? Uzayın metrik genişlemesi Anlamı Nedir? Uzayın metrik genişlemesi Ne Demektir?, Uzayın metrik genişlemesi Açıklaması Nedir? , Uzayın metrik genişlemesi Cevabı Nedir? , Uzayın metrik genişlemesi Kelimesinin Anlamı?
Evrenin genişlemesi, gözlemlenebilir evrenin kütleçekimsel olarak bağlı olmayan herhangi iki parçası arasındaki mesafenin zamanla artmasıdır.[1] Bu, uzay ölçeğinin bizzat değiştiği içsel bir genişlemedir. Evren hiçbir şeyin "içine" genişlemez ve "dışında" var olmak için uzaya ihtiyaç duymaz. Teknik olarak ne uzay ne de uzaydaki cisimler hareket etmez. Bunun yerine ölçek içinde değişen şey metrikdir (uzay-zamanın boyutunu ve geometrisini yöneten). Evrenin uzay-zaman metriğinin uzaysal kısmı ölçek içinde arttıkça, cisimler giderek artan hızlarda birbirlerinden uzaklaşır.
Isaac Newton (1643-1727) kütleçekim yasasını geliştirdikten sonra, evrenin değişmezliği konusu tartışılmaya başlanmıştı. Bütün gök cisimleri birbiri üzerinde kütleçekim (gravitasyon) kuvveti uyguladığına göre, uzun dönemde evrenin küçülmesi kaçınılmaz görünüyordu. Bu sebeple, birçok Yeni Çağ bilim insanı (bir ölçüde dinî görüşlerin de etkisiyle) evrenin kısa süre sonra yok olacağını düşünüyordu.
Albert Einstein (1879-1955) genel görelilik yasasını geliştirdikten sonra, aynı sorunu çözmek için denklemlerine kozmolojik sabit adını verdiği bir terim ekledi. Buna göre bu sabit, evrende büyük uzaklıklarda etkiliydi. Bu sabitin aldığı değere bağlı olarak kütleçekim kuvveti dengelenebilir, hatta büyük uzaklıklarda cisimler kütleçekim kuvvetini yenerek birbirlerinden uzaklaşabilirler. Ne var ki Einstein, sonradan kozmolojik sabit önerisinin bir hata olduğunu söyleyerek bu öneriden vazgeçti.
Vesto Slipher (1875-1969), 1912 yılında galaksilerden gelen ışığın tayfını incelemeye başladı ve birçok galaksinin tayfı üzerindeki Fraunhofer çizgilerinin olmaları gereken yerden kırmızı uca doğru kaydıklarını buldu. Bu olay, kırmızıya kayma olarak bilinmektedir (İngilizce: red shift). Ancak incelemeyi genişleten ve kırmızıya kaymanın nedenini bulan kişi, o dönemin en büyük gözlemevi olan Wilson Gözlemevi'nde çalışan Amerikalı astronom Edwin Hubble (1889-1953) oldu. Hubble’ın bilim tarihine geçen yardımcısı ise hiçbir fen eğitimi olmayan Milton Humason’du (1891-1972). Hubble, tayftaki kırmızıya kaymanın galaksilerin uzaklaşmasının bir sonucu olduğunu buldu. Buna göre uzaklaşan cisimden gelen elektromanyetik dalganın dalga boyu, uzaklaşma süratine bağlı olarak artar. Ama Hubble'ın en büyük başarısı, kırmızıya kaymanın, yani uzaklaşma süratinin uzaklık ile orantılı olduğunu ortaya çıkarmasıdır. Başka bir ifadeyle bir galaksi ne kadar uzaksa o kadar büyük bir süratle uzaklaşmaktadır.
Bir kaynaktan yayınlanan ışığın (daha genel anlamda elektromanyetik enerjinin) dalga boyu λ ve kaynak da gözlemciye göre hareket halindeyse (radyal hareket) iki dalga boyundan bahsedilebilir. λ0 yayınlanan ışığın dalga boyu, λg ise gözlemcinin gördüğü dalga boyudur (Doppler etkisi). Buna göre bir z parametresi hesaplanabilir.
Çok yüksek süratlerdeki göreli etkiler bir tarafa bırakılırsa
Bu, küçük hızlar için
Burada v radyal hareket yapan galaksinin sürati, c ise ışık hızıdır. (300.000 km/s)
Şayet z eksi işaretliyse bu olaya maviye kayma denilir ve bu durum, galaksinin yaklaşması anlamına gelir. Ama Yerel Grup içerisindeki (Samanyolu Andromeda yakınlaşması gibi) rastgele hareketler hariç bu olaya hiç rastlanmaz. z, genellikle artı işaretlidir ve bundan da galaksilerin uzaklaştığı sonucu çıkar. Üstelik bir galaksi ne kadar uzaksa z değeri de o kadar yüksektir.
Buradan bütün galaksilerin sadece Dünya’dan (ya da Samanyolu'ndan) uzaklaştığı sonucu çıkarılmamalıdır. Samanyolu'nun diğer galaksilerden farklılığı yoktur. Aslında bütün galaksiler (ya da galaksi grupları) birbirlerinden uzaklaşmakta ve böylelikle evren bir bütün halinde genişlemektedir.
Hubble’ın genişleme yasası
Bu denklemde U, galaksinin (ışığın oradan yola çıktığı tarihteki) uzaklığı, v ise galaksinin o tarihteki uzaklaşma süratidir. H, Hubble sabiti adını alan bir sayıdır. Bu sabitin birimi genellikle km/s/megaparsek cinsinden verilir. (MKS sisteminde boyut olarak 1/s)
Hubble, galaksilerin hangi süratle uzaklaştığını tayf incelemeleriyle hesaplayabiliyordu. Fakat galaksilerin uzaklıklarını ancak hata toleransı çok yüksek yöntemlerle biliyordu. Bu sebepten başlangıçta H sabiti için 500 gibi çok yüksek bir değer kullanmıştır. Ne var ki sabitin değeri, sonraki yıllarda yapılan gözlemlerle sürekli olarak değiştirildi. Bu yolda en önemli gözlem II. Dünya Savaşı sırasında yine Wilson Gözlemevi'nde yapıldı. Amerika Birleşik Devletleri’ne göç eden Alman astronom Wilhelm Heinrich Walter Baade (1893- 1960), savaş sırasında yapılan karartmalardan da yararlanarak uygun gözlem koşullarında Andromeda Galaksisi'nin uzaklığını yeniden ölçtü. Gerek Andromeda ve gerek diğer galaksilerin o zamana kadar bilinenden daha uzak olduklarını buldu ve buna bağlı olarak Hubble sabitinin sayısal değerini düşürdü. 1990'lı yıllardan sonra başlayan uzay araçlarıyla gözlem döneminde ise daha özenli ölçümler yapıldı. Bu gün NASA tarafından kabul edilen Hubble sabitinin değeri
Bu değer, Hubble Uzay Teleskobu ile ölçülen uzaklıklara göre verilen bir değerdir. Ölçüm hata toleransı ±4 olarak verilmiştir.
Yukarıdaki sabit, doğrudan saniye boyutuyla da verilebilir:
Burada 3.26•106 megaparsekten (mp) ışık yılına dönüşüm için, 300000•86400•365 (≈ 9.4612) ise ışık yılından kilometreye dönüşüm için kullanılmıştır.
Hubble Yasası'ndan sonra genellikle evrendeki galaksi gruplarının birbirlerinden uzaklaştıkları kabul edilmeye başlanmıştı. Kimi bilim insanları galaksi grupları arasındaki uzaklaşmayı Süredurum Kuramı adını verdikleri bir kuram ile açıklamaya çalışıyorlardı. Aralarında Rus kökenli Amerikalı fizikçi George Gamov'un da (1904-1968) bulunduğu kimi fizikçiler ise evrenin büyük bir patlama ile başladığını ileri sürüyorlardı. (Günümüzde verilen adla büyük patlama (İngilizce: big bang)). Hatta Gamov, 1948 yılında bütün evrenin 50 K civarında bir sıcaklığı olması gerektiğini, bu sıcaklık ölçülebildiği takdirde Büyük Patlama ve genişleyen evren kuramının kanıtlanabileceğini ileri sürdü. Ne var ki Gamov'un bu ön görüşünü o dönemdeki teknoloji ile sınama imkânı olmadı.
Gamov'un öngörüsünün 1964 yılında tamamen tesadüfen kanıtlandı. Telekomünikasyon sistemleri üzerinde çalışan iki Amerikalı mühendis, Arno Allan Penzias (1933 -) ve Robert Woodrow Wilson (1936 -), gürültü kaynaklarını araştırırken uzaydan gelen bir gürültü saptadılar. Uzayın her yönünden gelen bu gürültü son derece soğuk, fakat mutlak sıfır derecenin üzerinde bir kara cisimden geliyor gibiydi.
Penzias ve Wilson'un bulguları o sırada Gamov'un öngörülerini sınamak için hazırlık yapmakta olan iki fizikçinin, Robert Henry Dicke (1916-1997) ve Philips James Edwin Peeble'nin (1935 -) dikkatini çekti. Gürültü önce Dünya'da, daha sonra da sırf bu iş için geliştirilmiş COBE uzay aracında ölçüldü. Gürültünün ifade ettiği sıcaklık Gamov'un öngörüsünden biraz daha azdır.
En son ölçümlere göre sıcaklık, 2,7250 K derecesindedir. (yani -270.4250 C). Bu sıcaklığa kalıntı ışınım (İngilizce: relic radiation) veya kozmik mikrodalga arka plan ışıması (İngilizce: cosmic microwave bacground radiation) denildi. Buna göre, evren genişledikçe sıcaklık da düşmüştür. Zaman geçtikçe evrenin sıcaklığı daha da düşecektir. Buna karşılık şayet geriye gidilebilecek olursa evren daha küçük, ama daha sıcak olacaktır.
Gerçi Penzias ve Wilson'un uzmanlık konuları kuramsal fizik değildi. Ama buluşları o kadar heyecan verici oldu ki bu iki mühendise 1978 yılında Nobel fizik ödülü verildi.
Normal koşullarda evren genişlese bile genişleme süratinin zaman içinde kütleçekimi sebebiyle düşmesi gerekir. Mantıken gençlik döneminde evren, bugünkünden daha hızlı genişlemeliydi. Bu sebepten büyük uzaklıkları (dolayısıyla eski dönemleri) gözlemleyen bilim insanları o çağlarda evrenin bugünkünden daha hızlı genişlemesi gerektiğini varsaymışlardı. Ancak 1990'lı yıllarda alınan gözlem sonuçları bu varsayımla çelişmektedir. Bu sebepten evrenin eskiden bugünkünden daha yavaş genişlediği, genişleme süratinin zamanla arttığı öne sürülmektedir . Genişleme süratinin zamanla artması, kütleçekim kuvvetinin etkisinden daha yoğun bir etkinin varlığını düşündürmektedir ki bu etkiye karanlık enerji adı verilmiştir. Etki, Einstein’ın (sonradan terk ettiği) kozmolojik sabitini andırmaktadır. Ne var ki bilinen fizik yasalarıyla açıklanamayan bu etkinin varlığını ortaya koyan gözlem sonuçları henüz çok yetersizdir. (Bu kadar büyük uzaklıklarda uzaklık ölçme yöntemi,Tip Ia süpernovaların görünür ışıltılarıdır.) Bu yönüyle karanlık enerji, günümüzde bir fizikî gerçek olmaktan çok bir tartışma konusu gibi görünmektedir.