Nusayrî Nedir?
Nusayrî Nedir?, Nusayrî Nerededir?, Nusayrî Hakkında Bilgi?, Nusayrî Analizi? Nusayrî ilgili Nusayrî ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Nusayrî ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. Nusayrî Ne Anlama Gelir Nusayrî Anlamı Nusayrî Nedir Nusayrî Ne Anlam Taşır Nusayrî Neye İşarettir Nusayrî Tabiri Nusayrî Yorumu
Nusayrî Kelimesi
Lütfen Nusayrî Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. Nusayrî İlgili Sözlük Kelimeler Listesi Nusayrî Kelimesinin Anlamı? Nusayrî Ne Demek? ,Nusayrî Ne Demektir? Nusayrî Ne Demektir? Nusayrî Analizi? , Nusayrî Anlamı Nedir?,Nusayrî Ne Demektir? , Nusayrî Açıklaması Nedir? ,Nusayrî Cevabı Nedir?,Nusayrî Kelimesinin Anlamı?,Nusayrî Kelimesinin Anlamı Nedir? ,Nusayrî Kelimesinin Anlamı Ne demek?,Nusayrî Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Nusayrî Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
Nusayrî Kelimesinin Anlamı Nedir? Nusayrî Kelimesinin Anlamı Ne demek? , Nusayrî Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
Nusayrî Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! Nusayrî - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
Nusayrî
Nusayrî Nedir? Nusayrî Ne demek? , Nusayrî Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
Nusayrî Kelimesinin Anlamı? Nusayrî Ne Demek? Nusayrî Ne Demektir? ,Nusayrî Analizi? Nusayrî Anlamı Nedir? Nusayrî Ne Demektir?, Nusayrî Açıklaması Nedir? , Nusayrî Cevabı Nedir? , Nusayrî Kelimesinin Anlamı?
Bu maddenin veya maddenin bir bölümünün gelişebilmesi için alakalı konuda uzman kişilere gereksinim duyulmaktadır.Ağustos 2014) ( |
Önemli nüfusa sahip bölgeler | |
---|---|
Yaklaşık 1.500.000 - 2.000.000[1] | |
1.000.000[2] | |
100.000[1] | |
Yaklaşık 10.000 (Ghajar köyü, Golan Tepeleri)[3] | |
5.000 | |
Diller | |
Din | |
Aleviler (Arapça: علويون ʿAlawiyyūn), Arap Alevileri[4] veya Nusayriler (Arapça: نصيرية Nuṣayrīyah), çoğunlukla Levant bölgesinda yaşayan, dini ve etnik bir topluluktur.[5][6][7][8] Şiiliğin erken dönemlerinde ortaya çıkan bir Galiyye kolu olduğu düşünülmektedir.[9] On iki imamcı mezhebin ilk imamı olarak saygı duyulan Ali bin Ebu Talib, Alevi inancının bazı yorumlarında ilahi bir varlık olarak görülmektedir.[10][11] Grubun 9. yüzyılda İbn Nusayr tarafından kurulduğuna inanılmaktadır. Bu nedenle Alevilere Nusayri de denilmektedir. Topluluk Sami kökenlidir. Günümüzde Arap Alevileri, Hatay, Adana, Mersin, Lazkiye, Tartus gibi kıyı illerde yaşamaktadırlar.
Mehrdad Izady'nin anketlerin sonuçlarına göre, Nusayriler, Suriye nüfusunun yüzde 17,2 temsil ettiğini, 2010 yılında 11,8 yüzde artışla[12] ve önemli bir azınlık olarak Hatay'ın ait Türkiye ve Kuzey Lübnan civarında bulunduklarını saptamıştır. Bugün Golan tepelerinde yine Alevi yerleşimlerini görmekteyiz. Arap Alevileri, Suriye kıyılarında ve kıyıya yakın kasabalarda Sünniler, Hristiyanlar ve İsmaililer gibi yaygın olarak bulunan dini topluluklardan biridir.
Nusayriler kendilerini ayrı bir etnik-dini grup olarak tanımlarlar. Kur'an başlıca kutsal kitap ve metinlerden biri olarak kabul edilir. Bu metinlerin yorumlanması Galiyye ve Bâtinîlik yolu ile sağlanmaktadır. Alevi teolojisi ve ritüelleri, ana inanç Şii İslam'dan birkaç önemli hususlarda ayrılmaktadır. Arap Alevileri ritüellerinde işlenmemiş üzüm suyu içilmektedir.[13] Reenkarnasyon, yani ölümden sonra yeniden doğma inanışı da bazı Arap Alevi topluluklarında görülebilmektedir.[14]
Arap Alevileri, tarihsel olarak inançlarını yabancılardan ve inisiye olmayan Alevilerden gizli tutmuşlar, bu yüzden onlar hakkında söylentiler ortaya çıkmıştır. İnançlarına ilişkin Arap medyasında basın açıklamaları partizan olma eğilimini ortaya koymuştur (olumlu ya da olumsuz). Bununla birlikte, 2000'lerin başından beri, Alevi dinine ilişkin Batılı araştırmalar önemli ilerlemeler kaydetti. Alevi inancının özünde, tek Tanrı'nın üç yönünü içeren ilahi bir üçleme vardır. Tıpkı ilk zamanlarda (Nasuralılar) Hristiyan inancında olduğu gibi. Bu yönler veya yayılımlar, tarih boyunca insan biçiminde döngüsel olarak ortaya çıkmaktadır.[15]
Suriye'de, Fransız Mandası'nın kurulmasıyla Nusayri tarihinde bir dönüm noktası oldu. Fransızlar, Suriyeli sivilleri süresiz olarak silahlı kuvvetlerine alma yetkisi verdi ve bir Nusayri Devleti de dahil olmak üzere azınlıklar için özel alanlar yarattı. Nusayri Devleti daha sonra dağıtıldı, ancak Arap Alevileri, Suriye Silahlı Kuvvetlerinin önemli bir parçası olmaya devam etti.
Arap Alevileri, on birinci İmam Hasan el-Askeri (873) ve öğrencisi İbn Nusayr'ın (868) takipçilerinin soyundan geldiklerini görmekteyiz.[16] Daha da geriye gidecek olursak 19. ve 20. yüzyıllarda, bazı Batılı bilim adamları Nusayrilerin, Aramiler, Kenanlılar, Hititler[17][18] ve Mardaitler[19] gibi eski Orta Doğu halklarının soyundan geldiğine inanıyorlardı. Birçok önde gelen Alevi şehyleri de M.Ö. 13. yüzyılda Sincarlı 'dan geldiklerini iddia etmektedirler.[17] M.Ö 13. yüzyılda Sami kökenli Aramilerin, Hurri ve Hititerin yaşadığı Hatay, Adana, Lazkiye ve Mersin çevresine yerleştiği görülmektedir.[20]
Antik dönemde ise; Plinius'un ''Doğa Tarihi'' eserinin V. Kitabında şunları dile getirmektedir:
''Şimdi Suriye'nin iç kısmından söz etmeliyiz. Coele Suriye'de Marsyas nehri tarafından Nazerini Tetrarşisinden ayrılan Apamea kasabası vardır.''
— Yaşlı Plinius ,
"Nazerini" adı verilen küçük bir dağ silsilesinin günümüzde de An-Nusayrileri Dağları olarak kabul edilmektedir. Günümüzde de olduğu gibi bu dağlar civarında yaşayanlar Nazerani (Nasrani) yani Ansari - An Nusayriler yaşamaktadır. Bununla birlikte, bazı bilim adamları Nazerini ve Nasuralılar arasında bağlantı kurmaktan kaçınsalarda "Nazerini"'nin Sami dil ailesine mesnub olduğu unutulmamalıdır. ''Nasrani veya Nusayr'' Sami kökenli kelime olup üç harfli kök olan , n-S-R 'dan gelir. Anlam olarak Nasır veya Nazzara (Ansar) ilginçtir ki Doğu Aramice ve Arapçada "Koruyucu, Bekçi, Gözcü " anlamını taşımaktadır. Massignon, Nusayrilerin aslında Nazaretliler olduğunu iddia etmiştir.[21]
Dünya genelinde yaşayan Arap Alevileri; Suriye (1.500.000 - 2.000.000), Lübnan (100.000) ve Türkiye'dedir (1.000.000). Ancak Dünya'nın farklı bölgelerinde, özellikle Almanya, Fransa, Yunanistan, ABD, Kanada, Meksika, Arjantin, Panama, Brezilya, Irak, Kuveyt, Ürdün, Sudan, Mısır, İran, Azerbaycan, Rusya, Yeni Zelanda ve Avustralya'da da Nusayrîler yaşamaktadır.[kaynak belirtilmeli]
Alevilerin Türkiye'de Hatay’dan, Adana ovasına kadar yerleşimlerinin olduğu bilinmektedir. 1939'da Aleviler, Hatay ilinin nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ını oluşturuyordu. Fransız coğrafyacı Fabrice Balanche'a göre Türkiye Arap Alevileri ile Suriye Alevileri arasındaki ilişkilerin bağı sınırlı olmuştur. Türkleştirme politikası ve Suriye-Türkiye sınırının onlarca yıldır kapanmasıyla bu ilişkilerin sınırlandığını görmekteyiz.[22]
Türkiye'deki Arap Aleviler geleneksel olarak Suriye Arap Alevileri gibi Levant Arapçası konuşurlar. Arapça, kırsal topluluklarda ve Samandağ'da ve Arsuz'da korunmuştur. Şehir merkezlerinde genç kuşak daha çok Türkçe konuşmaktadır.
Aleviler kayda değer bir sosyal hareketlilik sergilemektedir. 1960'lara kadar Antakya civarındaki Sünni ağalara (toprak sahiplerine) bağlıydılar ve yoksuldular. Daha sonraları ise Aleviler, ulaşım ve ticaret sektörlerinde öne çıkmış ve büyük, profesyonel bir orta sınıf olarak ortaya çıkmıştır.[23][24]
Ana dilleri Arapça'dır. Suriye'deki Gebel ve Ensari'ye bağlı Süryânî/Lübnan lehçelerini konuşurlar. Yaşlı kuşak, günümüzde Arapça konuşmaktadır.[25]
Türkiye'de ise 1939'da Hatay'ın katılmasından sonra doğmuş olan kuşakça Türkçe konuşulmaktadır. Bugün Arapça ile Türkçe’nin bir karışımı konuşulur. Yaşlı nüfusun bir bölümü yaşadıkları bölgenin bir zamanlar Fransız hakimiyetinde olmasından dolayı Fransızca da bilmektedir.[26]
İmamiye-i Gâl’îyye'den olan Nusayr’îyye tarikâtının asıl kurucusu, Irak'ta Kûfe ile Vâsit[27] arasında bir yerde bulunan Canbelâ Köyü doğumlu, Hasan el-Askerî ile yakın ilişkileri bulunan okumuş bir ailenin mensubu, "Şeyh Bayrak" nâmıyla ün salan ve Nusayr’îyye Tarikâtı'nın ulûsu olarak addedilen, yaklaşık olarak 957/968 yılları arasında Halep'te vefât eden "Ebû Abd-Allâh el-Huseyin ibn Hemdân’ûl-Canbûlânî El-Hasîbî"[28] (Arapça: الحسين بن حمدان الخصيبي) adındaki zâttır. Bu Tarikâtın bâtıni i'tikadı, Şeyh Bayrak'ın Antakya köylüklerindeki hâlife ve mürîdlerinden olan "Muhammed bin liyy’ûl Cillî" ile "Meymûn bin Kâasım’ıt Tabarânî" tarafından çevreye yayılmıştır. (Nusayr’îyye Tarikâtı şeceresi [29].) Ayrıca, "Muhammed ibn-i Cündeb" ve "Muhammed’ûl Cennân’îl Cünbûlânî" adındaki kişiler de Nusayr’îyye Tarikâtı bâtıni-i'tikadının neşriyâtına büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır.[28]
Adını On birinci İmâm Hasan El Askeri'nin öğrencisi Ebû Şu'ayb Muhammad ibn Nusayr'dan alan, Câferiyye Şiîliği ile Anadolu Alevîliği'nden inanç yönüden ayrılarak, İsmâilîyye, Dürzîlik, Hristiyanlık ve Suriye'deki diğer inançları da içeren ve Kitâb el-Mecmû adındaki duâ kitabını dînî eğilimlerinin ana kaynağı olarak kabul eden Ehl-i Beyt inancı.[30]
Günümüzde, Nusayr’îyye Tarikâtı'nın müntesiplerinin büyük çoğunluğunu Nusayrîler'in oluşturmasına rağmen, Nusayrîler'in tamamının kesin olarak bu oluşum üyelerinden olduklarını söylemek olanaksızdır. Nusayrî nüfus içerisinde değişmik mezheplerden olan kişilere de sıklıkla bulmak olanaklıdır.
İnancın kurucusu Ebû Şu'ayb Muhammad ibn Nusayr (Muhammed bin Nusayrul Abdiyy'in Numayrî)'dir. Ancak Nusayrîliği sistemleştirip yayan kişi olarak Hamdam büyük saygı görür. Nusayrîlerin kutsal kitabı Kur'an-ı Kerîm'dir. Nusayrîler kendilerini Alevi olarak kabullenirler. Aleviler de Nusayrîleri kendilerinden tanırlar. Ancak Anadolu Alevîliği ile Nusayrîlik farklıdır. Haydarî ve Klâzî olarak iki gruba ayrılırlar. Klâzîler Türkiye'deki topluluğun % 30'unu oluştururlar ve daha tutucudurlar. Suriye'de ise Klâzîler çoğunluktadır. Suriye yönetimindeki Esad ailesinin de mensubu olduğu Nusayrîler, Suriye'de toplam nüfusun % 14'ünü oluştururlar.[31]
Fransız mandası altında 1920'de Nusayri Devleti (Fransızca: Le territoire autonome des Alaouites) kurulmuş ve 5 Aralık 1936'da Suriye'ye ilhak edilmiştir.
'Alawite religious faith, that is the belief-system of the Nusairi sect, is rooted in a doctrine whose ideas reflect multiple theological and philo-sophical influences. ... Greek or gnostic conceptions of the divinity intersperse with human incarnation as a key element in its theology.
Alawi doctrine is secret, esoteric, and Gnostic in nature. They believe that Ali ibn Abi Talib is the supreme eternal God...
A major difference between the Shia and the Alawi, however, is that the latter worship Ali as a manifestation of the divine essence and believe in the reincarnation and transmigration of souls.