I. Aleksios Nedir?
I. Aleksios Nedir?, I. Aleksios Nerededir?, I. Aleksios Hakkında Bilgi?, I. Aleksios Analizi? I. Aleksios ilgili I. Aleksios ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. I. Aleksios ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. I. Aleksios Ne Anlama Gelir I. Aleksios Anlamı I. Aleksios Nedir I. Aleksios Ne Anlam Taşır I. Aleksios Neye İşarettir I. Aleksios Tabiri I. Aleksios Yorumu
I. Aleksios Kelimesi
Lütfen I. Aleksios Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. I. Aleksios İlgili Sözlük Kelimeler Listesi I. Aleksios Kelimesinin Anlamı? I. Aleksios Ne Demek? ,I. Aleksios Ne Demektir? I. Aleksios Ne Demektir? I. Aleksios Analizi? , I. Aleksios Anlamı Nedir?,I. Aleksios Ne Demektir? , I. Aleksios Açıklaması Nedir? ,I. Aleksios Cevabı Nedir?,I. Aleksios Kelimesinin Anlamı?,I. Aleksios Kelimesinin Anlamı Nedir? ,I. Aleksios Kelimesinin Anlamı Ne demek?,I. Aleksios Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
I. Aleksios Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
I. Aleksios Kelimesinin Anlamı Nedir? I. Aleksios Kelimesinin Anlamı Ne demek? , I. Aleksios Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
I. Aleksios Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! I. Aleksios - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
I. Aleksios
I. Aleksios Nedir? I. Aleksios Ne demek? , I. Aleksios Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
I. Aleksios Kelimesinin Anlamı? I. Aleksios Ne Demek? I. Aleksios Ne Demektir? ,I. Aleksios Analizi? I. Aleksios Anlamı Nedir? I. Aleksios Ne Demektir?, I. Aleksios Açıklaması Nedir? , I. Aleksios Cevabı Nedir? , I. Aleksios Kelimesinin Anlamı?
I. Aleksios Komninos Αλέξιος Α' Κομνηνός | |
---|---|
Bizans imparatoru | |
Hüküm süresi | 4 Nisan 1081 – 15 Ağustos 1118 |
Taç giymesi | 4 Nisan 1081 |
Önce gelen | III. Nikiforos |
Sonra gelen | II. İoannis |
Doğum | 1048 |
Ölüm | 15 Ağustos 1118 |
Eş(ler)i | İrini Dukena |
Çocuk(lar)ı | Anna Komnini Maria Komnini II. İoannis Andronikos Komnenos İsakios Komnenos Eudokia Komnini Theodora Komnini Manuil Komnenos Zoi Komnini |
Hanedan | Komninos Hanedanı |
Babası | İoannis Komnenos |
Annesi | Anna Dalassini |
Aleksios Komnenos (ya da Aleksi Komnen, Yunanca: Αλέξιος Α' Κομνηνός, d. 1048 - ö. 15 Ağustos 1118) 1081-1118 döneminde Bizans imparatorudur. Komninos Hanedanının kurucusu I. İsaakios'un yeğenidir. Kendinden sonra (1081-1185) döneminde imparator olacak Komninos Hanedanı mensuplarından 5 Komninos imparatordan ilkidir.
Doğu Roma'nın en karışık döneminde başa geçmiştir. Bu dönemde Peçenekler Tuna'yı geçerek Balkan şehirlerine akın etmişlerdi. Selçuklu orduları Marmara ve Ege denizi kıyılarına kadar ilerlemişlerdi. Başarılı bir diplomattı. Onun döneminde imparatorluk askerî ve malî açıdan yeniden düzlüğe çıkmış, kaybedilen toprakların bir bölümü geri alınmıştır. 1082 yılında Venediklilerle yapılan bir anlaşmayla iktisadî faydalar karşılığında Venedik donanmasının yardımını elde etti. İtalyan cumhuriyetlerinin daha sonraları doğuda elde ettikleri servetlerin kaynağı bu anlaşmadır. 1096'da yapılan Birinci Haçlı seferinden faydalanarak Anadolu'nun büyük bölümünü yeniden ele geçirdi.
Aleksios, İoannis Komnenos ve Anna Dalassini'nın oğlu, İmparator I. İsaakios'un yeğeni idi. Babası İoannis Komnenos, amcası I. İsaakios'un tahttan feragat etmesinden sonra tahta çıkmayı reddetmişti. Bu nedenle 1059 ile 1081 arasındaki döneminde değişik ailelerden gelen dört değişik imparator İsaakios'u takip etmiştir. Bu imparatorlardan biri olan Romen Diyojen'in (1067–1081) hükümdarlığı sırasında Aleksios, Selçuklu Hanedanı'na karşı savaşarak imparatora büyük destek sağlamıştır. VII. Mihail Dukas Parapinaces'in (1071‐1078) ve III. Nikiforos Botaneiates'in (1078–1081) imparatorlukları dönemlerinde de ağabeyi İsaakios birlikte Anadolu, Trakya ve Epir Despotluğu'unda çıkan isyanların bastırmasında görev yapıp yüksek komuta yeteneğini göstermiştir.
Aleksios'un saltanat yıllarında annesi de devlet idaresine büyük rol oynamıştır. Aleksios'un kızı olan ve ayrıca çok önemli bir tarih eseri yazmış olan Anna Komnini'nın aktardığına göre "annesi devlet denen savaş arabasını sürerken Aleksios devamlı arabanın yanında koşmuştur." Aleksios, 1074'te Anadolu'da paralı askerlerin çıkardıkları isyanı bastırdıktan sonra imparator III. Nikiforos Botaneiates tarafından batıdaki sahra ordusu komutanlığına atanmıştır. Bu görevde iken Aleksios, Dyrrhachium (modern Dıraç, Arnavutluk) valileri olan damadı Nikiforos Bryennios ve Nikiforos Basilakis'in art arda isyan etmeleri üzerine seferler yapıp isyanları bastırmıştır. Bundan sonra Aleksios'a Anadolu'da isyan eden kayınbiraderi Nikiforos Melissenos üzerine bir orduyla gitmesi için görev verilmek istenmiş ama Aleksios bu yakını üzerine gitmeyi reddetmiştir. Bu durum Aleksios'un batıda görevden alınmasına neden olmamıştır çünkü Robert Guiscard idaresindeki Normanların Draç'a yapacağı beklenen büyük bir hücumu geri püskürtebilecek en yetenekli komutan olarak görülmekte idi.
Bizans orduları, gelecek bu istila hareketini önlemek için hazırlıklar yapmaktayken Aleksios Konstantinopolis'teki saray mensupları arasında bulunan bir Dukas kliği tarafından III. Nikiforos Botaneiates aleyhinde hazırlanan bir hükûmet darbesi komplosuna katılmaya ikna edilmiştir. Buna göre Aleksios, kendisine bağlı birliğin askerleri tarafından imparator ilan edilmiş ve ordusu ile Konstantinopolis üzerine yürüyüşe geçmiştir. Başkentin şehir surlarını koruyan batılı paralı askerlerden oluşan imparatorluk muhafız birliklerinin Alman asıllı olanlarına para verilerek savunma yapmamaları sağlanmış ve 1 Nisan 1081'de Aleksios ve ordusu hiç direnişle karşılaşmadan şehre bir zafer alayıyla girmiştir. III. Nikiforos Botaneiates tahtından feragat edip bir manastıra çekilmeye zorlanmış ve 4 Nisan'da I. Aleksios'a, Konstantinoplis Patriği I. Kosmas tarafından imparatorluk tacı giydirilmiştir.
Bu sıralarda Aleksios'un İmparatoriçe Maria Bagrationi'yle aşk yaşadığı söylentileri başkentte yayılmıştı. Güzelliği ile meşhur olan Maria, Gürcü kıralı IV. Bagrat'ın kızı olup arka arkaya önce VII. Mihail ve sonra da III. Nikiforos Botaneiates ile evlenmişti. Aleksios, Maria'nin sarayda kalmasını sağlamıştı ve onunla evlilik hazırlığı yaptığı söylentileri ayyuka çıkmıştı. Fakat Aleksios'un annesi bu evlenmeye karşı çıkmıştır. Dukas sülalesi ile bağlantılarının pekiştirilmesi için, Aleksios'un İrini Dukena (VII. Mihail'in amcası olan Sezar İoannis Dukas'ın torunu) ile evlenmesini istemiştir. İoannis Dukas, Aleksios'a desteğini bu evliliğin gerçekleşmesi şartına bağlamıştır. Dukas sülalesinin üyelerinin desteğinin devamlılığını sağlamak için de Aleksios'u, Konstantinos Dukas'ın (VII. Mihail ve Maria'nin küçük oğlu) ortak imparator statüsünü devam ettirmeye sevk etmiş ve bir süre sonra da Konstantinos Dukas ile birinci kızı olan Anna Komnini'nın nişanlanmasını sağlamıştır. Anna Komnini'de, nişanlısı ve nişanlısının annesi Maria ile birlikte Mangana Sarayı'na yerleşmiştir.
Fakat 1087de Aleksios'un birinci oğlu olan İoannis doğunca, siyasal durum aniden büyük değişikliğe uğramıştır. Anna ile Konstantinos'un nişanı bozulmuş ve Anna annesi ve büyükannesi ile birlikte yaşamak üzere Büyük Saray'a nakledilmiştir. Aleksios ile Maria arasındaki bağlantı kopmuş ve Maria'nin eski imparatoriçe olarak ayrıcalıkları ve görevleri kaldırılmış ve bir manastıra rahibe olarak yerleştirilmiştir. Konstantinos ortak imparatorluk görevinden alınmış, imparatorun ailesi ile iyi ilişkilerini devam ettirmesine rağmen zayıf olan bünyesi bunca kargaşaya dayanamamış ve çok geçmeden ölmüştür.
I. Aleksios'un 37 yıl süren uzun saltanatının çoğu harpler ve askeri seferler ile geçmiştir. Hükümdarlığının ilk yıllarında (Robert Guiscard ve oğlu Bohemund tarafından komuta edilen) Norman hücumlarıyla uğraşması gerekmiştir. Normanlar Dyrrhachium (Modern Dıraç) limanı ve bölgesini ve Korfu adasını işgal etmişler ve Dirrahium Muharebesi'nde Aleksios'un komutasındaki Bizans ordusunu yenip Yunan yarımadasında ilerleyerek Teselya'da Larisa kalesini kuşatmışlardır. Aleksios bu direnişinde birkaç mağlubiyete daha uğramış; fakat direnişten vazgeçmemiş ve bir süre sonra bazı başarılar kazanmaya dahi başlamıştır. Bunu yanında diplomasiye başvurmuş ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu imparatoru IV. Henri'ye 360.000 altın ödeyerek onun Normanlara İtalya'da hücum etmesini sağlamıştır. 1083–1084 yıllarında Normanlar kendi arazilerini savunmak zorunda kalmışlardır. Aleksios aynı zamanda İtalya'da Apulya'da Gargano Yarımadası'nı kontrol eden Monte Sant'Angelo Kontu olan Henri'nin vasal olmasını sağlamış ve bu Bizans'ın İtalyan yarımadasında egemenlik gösterdiği en son bölge olmuştur. 1085'te Robert Guiscard'in ölümü ile Norman tehdidi bir müddet ortadan kalkmış ve Bizanslar Balkanlarda kaybettiği bütün topraklar tekrar ele geçirmiştir.
Bundan sonra Aleksios Trakya'da dinsel aykırılık yaratan mezheplerle, Bogomil ve Paulusçuluk'la uğraşmaya başlamıştır. Aleksios'un Normanlarla olan savaşlarında imparatorluk ordusunda görev yapan ve Paulusçuluk mezhebine bağlı olan askerler Bizans ordusunu terk edip kaçmışlardır. Norman tehdidi ortadan kalkınca Aleksios bu asker kaçakları ve isyancılarla uğraşmaya başlamış ve onların sahip oldukları toprakları müsadere etmeye başlamıştır. Bu Filibe'de (o zamanki Philipopolis) yeni bir ciddi isyanın çıkmasına neden olmuş ve isyancılar üzerine gönderilen sahra ordusu isyancılarla yapılan savaşta yenik düşmüş, komutanı Gregori Pakurianos öldürülmüştür.
İsyancılar Tuna Nehri kuzeyinde bulunan Peçenek Türkleri ile anlaşma yapmışlardır. 1087'de Peçenekler Trakya'ya yaptığı akınlar görülür. Onların üzerine giden ve Tuna'yı geçip Roma'nın eski eyaletlerinden Moseiya'ya giren Aleksios stratejik önemi olan Silistre'yi (Dorostolon) kuşatmış da eline geçirememiştir. Bu seferinden geri dönerken Aleksios'un ordusu Peçenekler tarafından sarılmış ve Aleksios büyük bir tazminat vererek geçici bir barış anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır. 1090'da Peçenekler yine Trakya'ya inip hücuma geçmişlerdir. Bu hücum devam ederken Anadolu Selçuklu Sultanının kayınbiraderi Çaka Bey bir deniz filosu ile Tuna'ya vararak Selçukluların ve Peçeneklerin birlikte hareket ederek Konstantinopolis'i kuşatmaları için teklifler götürmüştür. Aleksios ise bu sırada Kuman Türkleri ile anlaşmış, 40.000 kişilik bir Kuman ordusunun desteğiyle ile 29 Nisan 1091de Trakya'da Levounion Muharebesi'nde Peçenekleri imha etmiştir. Bu savaş sonucunda Bizans için Peçenek tehlikesi uzun bir süre için ortadan kalkmıştır.
Fakat 1094'ten sonra bu sefer Kuman Türkleri Balkanlardaki Bizans topraklarına akın hücumlara başlamışlardır. İmparator Romen Diyojen'in uzun zamandır kaybolmuş oğlu olduğunu iddia eden Konstantinos Diogenis, Kumanlara sığınmış, onlardan askerî destek bulmuş ve onun liderliğinde Kumanlardan oluşan bir ordu Balkan dağlarını geçerek Doğu Trakya'ya hücuma geçmiştir. Konstantinos Diogenis liderliğindeki Kuman ordusu, liderleri Edirne'de ortadan kaybolana kadar Doğu Trakya'ya akınlar yapmıştır.[1]
Böylece Balkanlarda nispeten barışın sağlanması sonucunda, Aleksios dikkatini büyük bir kısmı Selçukluların eline geçmiş olan Anadolu'ya çekmiştir.
Aleksios, İmparatorluğu süresince başlarından beri Papalık ile iyi geçinme politikası gütmüştür. Böylelikle Hristiyan olan Batı Avrupa'dan Anadolu'yu fethe devam eden müslüman Anadolu Selçuklularına karşı yardım alacağını ummuştur. Batı'dan istediği destek daha iyi silahlara sahip, iyi talimli paralı askerlerdi. 1095'te Aleksios'un elçileri yardım isteklerini Piacenza Konsili'nde Papa II. Urbanus'a tekrar bildirdiler.
Papa II. Urbanus o yılın sonunda Clermont Konsili'nde bütün Batılı Hristiyanları bir ordu kurarak askerî hacılarmışçasına bütün Avrupa'yı, Balkanları, Anadolu'yu, Asya'nın Akdeniz kıyılarını geçip, kendileri için kutsal olan Kudüs'e ve Filistin topraklarına gidip kuvvet kullanarak Hristiyanlar için kutsal olan bu şehir ve yöreyi ellerine geçirmeleri için takdis etti. Böylece büyük bir dinsel heyecana kapılan Batı Avrupa halkı ve asilleri yığınlar halinde elbiselerinin üzerine kırmızı Haç takarak bir Haçlılar ordusu kurmaya başladılar. Bazı gruplar disiplinsiz bir güruh halinde, bazıları disiplinli ordular halinde, büyük insan sürüleri halinde Avrupa'yı geçmeye başladılar. Bizans imparatoru Batı Avrupa Hristiyanlarından yardım istemişti ama istediği yardımın bu şekilde geleceğini düşünmemişti. Bunun için bu şekilde Hristiyan desteği Aleksios'ta büyük şaşkınlık hatta korku yarattı. Özellikle bu güruhların iaşesi ve barınması eğer bir düzene konulmazsa Bizans topraklarının ve şehirlerinin talan edileceğini ve hem kırsaldaki ahaliye hem de şehir ahalisine çok büyük zararların doğacağını anlamıştı. Diğer taraftan düzenli Haçlı ordularının komutanlarının, çoğu bu sefere bir dinsel görevi yerine getirmek için değil, hükümdarlığını yapabilecekleri topraklar bulup zapt etmek ve kendi idarelerinde özerk devletler kurmak için katıldıkları gayet açıkça bilinmekteydi.
Aleksios bu tehlikelere karşı uygun bir plan yapmış ve genellikle bu planı başarı ile uygulayabilmiştir. Bu plana göre Bizans'ın elinde bulunan Balkan topraklarına giren Haçlı ordularına Bizans ordu birlikleri refakatçi olarak verilecek ve Haçlı orduları bu refakatçilerin kılavuzluğu ve idaresi altında Balkanlarda kalıp daha sonra gidecekti. Bu refakatçi Bizans ordusu, Haçlı ordusunun yem ve yiyecek bulma araştırmalarını kontrol edecekti. Bu Bizans refakat orduları için Aleksios çok sayıda paralı Peçenek askerleri tutmuştu. Haçlı ordusu İstanbul'a vardığında, şehir dışında belirlenmiş ve Bizans ordusu tarafından savunan bir ordugâha geçecekti. Bu ordugâhlarda bulunanların bütün iaşeleri Bizans tarafından karşılanacaktı ve Haçlılar, ordugâh yakınında veya uzağında su, yiyecek ve yem araştırması yapmayacaktı. Bu sırada Haçlı ordusu mensupları küçük gruplar halinde Bizanslı kılavuzlar idaresinde o zamanların en büyük ve şaşaalı şehrinin kiliselerini, yollarını, meydanlarını, saraylarını gezip göreceklerdi. Ordu komutanları ise Bizans imparatoru huzuruna çıkacak, ele etek öpecek, Bizans imparatorunun vassalı olduklarına dair yemin edecek ve ellerine geçirecekleri eski Bizans arazilerini Bizans'a devretmeyi kabul edecekti. Bundan sonra Haçlı ordusu Bizans gemileri ile Anadolu'ya, Selçukluların elindeki arazilere gireceklerdi.
1096 yılında resmen başlayan Birinci Haçlı seferi'ne dahil olan Haçlı orduları dalgalar hâlinde gelmeye başladı. Yaklaşık 40.000 kişilik ilk dalga Keşiş Pierre emri altında kuzey Fransız, Alman ve daha küçük sayıda kuzey İtalyan köylülerinden ve ailelerinden oluşmaktaydı; asillerin sayısı çok az olduğu için bu dalgaya Halkın Haçlı Seferi denmiştir. Bu dalga Bizans arazisi olan Belgrad'a girmeden evvel Sava Irmağı karşısında, Macaristan'a ait bulunan Zemun'da (Semlin) bir ayakkabı yüzünden karışıklık çıkartarak iç kaleye hücum edip 4.000 Macar'ı öldürdüler ve sonra Belgrad'ı da talan edip yaktılar. Bu güruh takip ettiği yolda Bizans halkının çeşitli şikayetlerine (hırsızlık, soygunculuk, kadınlara tecavüz vb.) konu oldu. Haçlılar Niş'e geldikleri zaman da yeni bir isyan çıkardılar fakat bu sefer Aleksios'un Bulgaristan eyalet valisi, bir süvari kuvveti gönderip bu Haçlı isyanını bastırdı. Bu güruh 1 Ağustos 1096'da İstanbul'a vardığında 1/4'ünü kaybetmişti. Hemen koruma altında 6 Ağustos'ta Bizans gemileri ile Anadolu'ya çıkartılıp İzmit üzerine yöneltildiler. İzmit'i ele geçiren Haçlılar bu şehri Bizans'a teslim ettiler; fakat Almanlar ve Fransızlar arasında kavga çıkınca ayrılıp iki ayrı güruh halinde İzmit Körfezini dolanıp Yalova yakınlarında iki ordugâh kurdular. Fransızlar Selçuklu başkenti olan İznik'e karşı hücuma başlayıp, yoldaki yerleşkeleri talana, Müslüman ve Hristiyan ayrılığı yapmadan yerli ahaliye tecavüz edip öldürmeye başladılar. Buna karşılık Almanlar ise İznik'i geçip Xerigordon adlı bir kaleyi zaptedip oraya yerleştiler. Burada Eylül sonunda Selçuklu ordusunun hücumuna uğradılar ve neredeyse tümüyle imha edildiler. Yalova'da bulunan 20.000 kişilik Haçlı ordusu bunu duyunca 21 Ekim'de yeniden yürüyüşe başladı, fakat bu Haçlı ordusu da yeni bir Selçuklu tuzağına düştü. Bu ordu ile birlikte, Yalova'daki kampta kalan artçıların hepsi elimine edildi. Böylece Halkın Haçlı Seferi sona erdirildi.
Aleksios bundan sonraki dokuz ay boyunca asiller tarafından komuta edilen daha düzenli ve disiplinli olan, sayıları 90.000'i aşkın askerden ve bunların yanında bulunan kadın ve çocuktan oluşan yeni Haçlı orduları ile uğraşmak zorunda kaldı. Bunların ortaya çıkardığı, Bizans'in şimdiye kadar hiç karşılaşmadığı zorluktaki askerî, ekonomik, lojistik ve diplomatik sorunlarla karşılaşıldı, ancak Bizans yine çok büyük zararlar almadan bunları bertaraf edebildi.
Bu ikinci ve daha güçlü Haçlı ordusu yine dalgalar halinde, Godfrey de Bouillon, Taranto'lu Boemondo, Toulouse kontu IV. Raymond ve diğer önemli Batı Avrupa asil aile temsilcilerinin komuta ettiği gruplar halinde Konstantinopolis'e vardılar. Bundan dolayı Aleksios Haçlı liderleri ile İstanbul'a vasıl olma zamanlarına göre ayrı ayrı görüşmeler sağladı. Bu asilleri kendisini üst egemen saydıklarına yemin ettirdi ve Kudüs'e giderken ellerine geçirecekleri arazileri Bizans İmparatorluğu'na verecekleri hakkında akit yaptı. Üst egemen sayma yemini verdikleri için İstanbul civarında bulundukları sırada Bizans onların tüm levazım ihtiyaçlarını sağlamayı kabul etmekte idi ve Anadolu'da ilerlemek için de tedarik mümkünse Bizans destek verecekti. Aleksios'un aldığı kararla, İstanbul etrafında fazla kalmadan her ayrı grup Bizans gemileri ile Anadolu yakasına geçirildi.
Bizans açısından bakıldığında Birinci Haçlı seferi onlara önemli bir kazanım sağladı. Bizans İmpartorluğu'nun yıllar önce elinden çıkan önemli şehir ve adalar tekrar Aleksios idaresine geçti. Bunların başında Selçuklu başkenti İznik (Nicea) gelir. Haçlı ordularının bu kaleyi kuşatmasıyla kent 1097'de imparatora teslim oldu. Haçlıların Eskişehir yakınlarında kazandıkları Birinci Dorileon Savaşı Anadolu'nun batısının büyük oranda tekrar Bizans yönetimi altına girmesine yol açtı. 1097–1099 döneminde Sakız Adası (Chios), Rodos Adası, İzmir (Smyrna), Efes, Sart ve Alaşehir tekrar Bizans idaresine girdi. İmparator Aleksios'un kızı olan Anna Komnini yazdığı Aleksiad adlı tarih kitabında bütün bunları Aleksios'un politik ve diplomatik alanlardaki üstün yetenekliliğine bağlamaktadır.
Gelgelelim o zamanın Latin asıllı Haçlıları ve diğer Haçlı tarihi yazarları imparatorun sahteliğinden, yalancılığından ve hatta ihanetinden şikâyetçi olmaktaydılar. Haçlılar çok büyük güçlükle sürdürdükleri Antakya kuşatması sırasında Tatikios'un emri altında bulunan Bizans destek kuvvetinin kendilerine yardım etmekten kaçınmasının, imparator Aleksios'a verdikleri sadakat yemininin geçerliliğini ortadan kaldırdığını iddia ettiler. Bu şekilde I. Boemondo, Haçlıların eline geçen ve hala büyük bir Rum Ortodoks nüfusu barındıran Antakya'yı (Antiochia) Bizans'a geri vermemiş ve orayı Antakya Prensliği olarak ilan etmiştir. Yine Urfa'yı (Edessa) işgal eden Baodouin de Urfa Kontluğu'nu kurmuştur. Aynı şekilde Trablus Kontluğu ve Kudüs Krallığı Haçlı komutanların hükümdarlığında kurulmuştur. Bu Haçlı devletlerinden çoğunun müslümanlarla Bizans arasında bir tampon görevi görerek Aleksios için faydalı olduğu öne sürülebilir. Yine de Antakya'nın bir Ortodoks şehri oluşu ve orada hükümdarlığını ilan eden I. Boemondo'nun Norman orduları komutanı olarak Aleksios'la savaşmış eski bir düşman oluşu nedeniyle, bu devletin kurulması Bizans için uygunsuz düşmüştür.
Antakya Bizans için önemli bir bölgeydi. Hem önemli bir liman, ticaret merkeziydi hem de Ortodoks Kilisesi için önemli bir merkezdi. Boemondo burayı kendi hakimiyetine aldığında Aleksios elbette bunu reddetti. Haçlıların bölgede kurdukları hakimiyetten dolayı bu de facto durum bir süre devam etse de, Boemondo'nun önce Danişmendlilerin eline geçmesi, ardından 1104 yılında Harran Savaşı'nda Selçuklulara yenilmesiyle birlikte vaziyet değişmeye başladı. Boemondo önce Antakya'da yeğeni Tankred'i kendi yerine atayıp batıya yol aldı.
Amacı Avrupa'da tekrar toparlanmak ve yardımcı birlikler toplamaktı. Hem papanın hem Fransa kralının desteğini alarak geri dönen Boemondo, Adriyatik üzerinden geçerek Dyrrhachium'u kuşattı. Aleksios bu durum karşısında bir meydan savaşından kaçınmıştı. Bu kuşatma devam ederken Boemondo'nun ordusunda veba baş gösterdi ve Beomondo'nun ordusu kırıldı. Venedikliler de Boemondo'nun denize açılmasını engelledi, blokaj yaptı. Papa II. Paschalis de desteğini çekince Dyrrhachium kuşatması başarısız kaldı ve Boemondo yine Bizans'la savaşı kaybetti. 1108'de Bizans ve Beomondo arasında yapılan "Devol Antlaşması" ile Boemondo Bizans'ın yüksek egemenliğini tanıdı. Bu da imparator Aleksios'un başarı hanesine yazılmıştır.
Hayatının son yirmi yılında Aleskios halk gözünde popülerliğini kaybetmişti. Bu yılların en önemli gelişmeleri dinsel aykırılık yaratan Polisiyen ve Bogomil mezheplerini elimine etmesi olmuştur. İmparatorluğu döneminde halka açık yapılan son gösteri, bir Bogomil lideri olan, kendisiyle teolojik bir münakaşaya giriştiği Basil'in bir meydanda diri olarak yakılması olmuştu. Birinci Haçlı Seferi Selçukluları sindirmesine rağmen, 1110–1117 döneminde de Selçuklular Bizans topraklarına akın yapmaya devam etmişlerdir.
Aleksios arkasında durup yıllar boyu kendini desteklemiş olan, çok zeki ve çok yetenekli bir siyasetçi olan annesi Anna Dalassini'nın nüfuzu altında kalmıştı. Bu nedenle Aleksios Augusta olarak, göreneğe göre karısı İrini Dukena'yi onurlandıracağına, annesi Anna'ya taç giydirmişti. Aleksios uzun süren askeri seferlere çıkıp Konstantinopolis'ten uzaklaştığı zamanlarda imparatorluğun faal idarecisi annesi Anna olmuştu. Anna, torunu olan Anna Komnini'nin yetiştirilmesini ve eğitimini tamamen üstlenmişti. Öte yandan Anna Dalassini gelini olan İrini Dukena ile uyuşmazlık halindeydi.
Aleksios'un son yıllarında kendisinden sonra kimin imparator olacağı sorunu kendisi için de önemli bir sorun olmuştu. 1092'de altı yaşındaki oğlu II. İoannis'a ortak imparator olarak taç giydirtmişti. Fakat İoannis'in annesi olan İrini Dukena'nın imparatorluğun başına Anna'yı ve onun eşi olan Nikiforos Bryennios'u getirmek istediğini bilmekteydi. Bryennius'a Sezar unvanı verilmiş; sırf kendine has yeni bir şeref unvanı olan panhypersebastos (herkesten daha fazla şereflendirilmiş kişi) unvanı ile de onurlandırılmıştı. Aleksios ve İoannis'e sadık olduğu görülmekteydi. Buna rağmen İrini ve Anna'nın entrikaları Aleksios'u ölüm saatlerinde bile tedirgin etmişti.
Aleksios Bizans İmparatorluğu'nun mevcut durumunu istikrarlı bir hale getirmiş ve tehlikeli bir krizin atlatılmasını sağlamış, yaklaşık bir yüzyıl sürecek emperyal bir zenginlik ve başarı çağı açmıştır. Ayrıca Bizans'ın idari çehresini de önemli ölçüde değiştirmiştir. Güçlü soylu ailelerle ittifak arayışlarına giren Aleksios emperyal ayrımcılık geleneğine son vermiş, birçok soyluyu ailesine, yani esasında yönetime, kabul etmiştir. İç karışıklıkları önlemek niyetiyle girişilen bu uygulama, Nikiforos Bryennios'a verilen panhypersebastos ve kardeşi İsaakios Komnenos'a verilen sebastokrator gibi unvanlarla da pekiştirilmiştir. Bu uygulama başlangıçta başarıyla uygulansa da, aile ilişkilerini liyakatin önüne koyarak emperyal bürokrasinin gücünü azaltmıştır. Aleksios'un soyluları yönetime ortak etme politikasının meyvesi de kendinden sonra başa geçen tüm imparatorların öyle veya böyle kendisine akraba olmasıdır.
I. Aleksios Komnenos, İrini Dukena ile evlenmiş ve dokuz çocukları olmuştur:
Resmî unvanlar | ||
---|---|---|
Önce gelen: III. Nikiforos Botaneiates |
Bizans imparatoru 4 Nisan 1081 – 15 Ağustos 1118 |
Sonra gelen: II. İoannis |