George Curzon Nedir?
George Curzon Nedir?, George Curzon Nerededir?, George Curzon Hakkında Bilgi?, George Curzon Analizi? George Curzon ilgili George Curzon ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. George Curzon ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve iletişime geçmek için sayfamıza tıklayabilirsiniz. George Curzon Ne Anlama Gelir George Curzon Anlamı George Curzon Nedir George Curzon Ne Anlam Taşır George Curzon Neye İşarettir George Curzon Tabiri George Curzon Yorumu
George Curzon Kelimesi
Lütfen George Curzon Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. George Curzon İlgili Sözlük Kelimeler Listesi George Curzon Kelimesinin Anlamı? George Curzon Ne Demek? ,George Curzon Ne Demektir? George Curzon Ne Demektir? George Curzon Analizi? , George Curzon Anlamı Nedir?,George Curzon Ne Demektir? , George Curzon Açıklaması Nedir? ,George Curzon Cevabı Nedir?,George Curzon Kelimesinin Anlamı?,George Curzon Kelimesinin Anlamı Nedir? ,George Curzon Kelimesinin Anlamı Ne demek?,George Curzon Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
George Curzon Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadınız
George Curzon Kelimesinin Anlamı Nedir? George Curzon Kelimesinin Anlamı Ne demek? , George Curzon Kelimesinin Anlamı Ne demektir?
Demek Ne Demek, Nedir? Tdk'ye Göre Anlamı
Demek kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, demek kelimesi anlamı şu şekildedir:
Söylemek, söz söylemek - Ad vermek - Bir dilde karşılığı olmak - Herhangi bir ses çıkarmak - Herhangi bir kanıya, yargıya varmak - Düşünmek - Oranlamak - Ummak, - Erişmek - Bir işe kalkışmak, yeltenmek - Saymak, kabul etmek - bir şey anlamına gelmek - öyle mi, - yani, anlaşılan - inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü
George Curzon Bu Kelimeyi Kediniz Aradınız Ve Bulamadığınız İçin Boş Safyadır
Demek Kelimesi Cümle İçerisinde Kullanımı
Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Muşmulaya döngel de derler.
Kamer `ay` demektir. - Küt dedi, düştü. - Bu işe herkes ne der? - Güzellik desen onda, zenginlik desen onda. - Bundan sonra gelir mi dersin? - Saat yedi dedi mi uyanırım. - Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun. - Yarım milyon dediğin nedir? - Okuryazar olmak adam olmak demek değildir. - Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! George Curzon - Demek gideceksin.
Demek Kelimesi Kullanılan Atasözü Ve Deyimler
- dediği çıkmak - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek
- dedi mi - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin - demek istemek , - demek ki (veya demek oluyor ki) , - demek olmak , - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok - dediği çıkmak , {buraya- - dediğinden (dışarı) çıkmak - dediğine gelmek i, - dedi mi , {buraya- - deme! - demediğini bırakmamak (veya koymamak) - deme gitsin , - demek istemek - demek ki (veya demek oluyor ki) - demek olmak - dememek - der oğlu der - deyip de geçmemek - diyecek yok
George Curzon
George Curzon Nedir? George Curzon Ne demek? , George Curzon Kelimesi İle ilgili Daha Fazla Bilgi , Almak İçin Kategoriler Sayfamıza Bakınız. İlgili Sözlük Kelimeler Listesi
George Curzon Kelimesinin Anlamı? George Curzon Ne Demek? George Curzon Ne Demektir? ,George Curzon Analizi? George Curzon Anlamı Nedir? George Curzon Ne Demektir?, George Curzon Açıklaması Nedir? , George Curzon Cevabı Nedir? , George Curzon Kelimesinin Anlamı?
Bu maddenin giriş bölümü çok uzamaya başlamıştır. |
George Curzon | |
---|---|
Hindistan Genel Valisi | |
Görev süresi 6 Ocak 1899 - 18 Kasım 1905 | |
Hükümdar | Victoria VII. Edward |
Yardımcı | Oliver Russell |
Yerine geldiği | Victor Bruce |
Yerine gelen | Gilbert Elliot-Murray-Kynynmound |
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı | |
Görev süresi 23 Ekim 1919 - 22 Ocak 1924 | |
Hükümdar | V. George |
Başbakan | David Lloyd George Andrew Bonar Law Stanley Baldwin |
Yerine geldiği | Arthur Balfour |
Yerine gelen | Ramsay MacDonald |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | George Nathaniel Curzon 11 Ocak 1859 Kedleston, Derbyshire, Birleşik Krallık |
Ölüm | 20 Mart 1925 (66 yaşında) Londra, Birleşik Krallık |
Partisi | Muhafazakâr Parti |
Evlilik(ler) | Mary Curzon (1895-1906; öldü) Grace Curzon (1917-1925) |
Çocuk(lar) | Mary Irene Cynthia Blanche Alexandra Naldera |
Bitirdiği okul | Balliol College, Oxford |
George Nathaniel Curzon, 1. Kedleston'lı Curzon Markizi, bilinen adıyla Lord Curzon (d. 11 Ocak 1859 - ö. 20 Mart 1925), İngiliz devlet adamı, Hindistan Genel Valisi (1898–1905), görev süresi boyunca İngiliz politikasında önemli bir rol oynayan Dışişleri Bakanı (1919–24). Diğer isimleri (1898–1911) Baron Curzon of Kedleston veya (1911–21) Earl Curzon of Kedleston.
1859 yılında Kedleston-Derbyshire'de doğdu. Eton Koleji'ni bitirdi. Oxford'da eğitim gördü. 1885 yılında Muhafazakâr Parti'den milletvekili seçildi. 1886'da Parlamentodaki ilk konuşması, 'parlak ve belağatlı ama aynı zamanda küstah ve oldukça kendinden emin' bir izlenim verdi. Hayatını İngiliz İmparatorluğu adına Doğu sorununun çözümüne adadı.
Curzon geniş çapta seyahat etti: 1882-85'te Avrupa ve Yakın Doğu'ya; 1887-88'de Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Çin, Seylan (Sri Lanka) ve Hindistan'a; 1888'de Rusya'ya ve yeni inşa edilen Trans-Hazar demiryolu vasıtasıyla Hazar Denizi'ndeki terminalden Buhara ve Semerkant'a; 1889-90'da İran'a; 1892-93'te Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Kore, Çin ve Siam'a (Tayland); ve 1894-95'te Hindistan, Afganistan ve Pamirlere.[1]
Orta Asya ve Hazar (1889), İran ve Pers Sorunu (1892) ve Uzak Doğu Sorunları (1894) da dahil olmak üzere seyahatleri, onun düşünce yapısını renklendirmesinde ve art arda yazdığı kitaplara malzeme sağlamasında etkili oldu. Lord Robert Salisbury'nin hükûmetinde Hindistan (1891-92) müsteşarı olarak görev yaptı. 1892'de İran üzerine bir kitap yazdı.[2] 1895-98'de Dışişleri Müsteşarlığı yaptı. Asya üzerindeki siyasi tecrübeleri 1898'de, Hindistan genel valiliğine atanmasını sağladı. Curzon, 1901'de şöyle dedi, “Hindistan'ı yönettiğimiz sürece dünyanın en büyük gücüyüz. Onu kaybedersek hemen üçüncü sınıf bir güce düşeriz.” Lord Kitchener ile siyasi bir anlaşmazlıktan sonra 1905'te görevinden istifa etti ve İngiltere'ye döndü.[3]
Curzon, Mayıs 1915'te H. H. Asquith'in koalisyon hükûmetindeki savaş kabinesine katıldı. Aralık 1916'da David Lloyd George Başbakan olunca Curzon, Lloyd George'un Savaş Kabinesinde Lordlar Kamarası Lideri olarak görev yaptı ve ayrıca Savaş Politikası Komitesi'nde görevliydi. O andan itibaren Curzon, I. Dünya Savaşı politikaları ile ilgilenen iç kabine üyelerinden biriydi. İngiliz savaş politikasını yönlendiren beş kişilik savaş kabinesi, David Lloyd George, Lord Curzon, Andrew Bonar Law, Arthur Henderson ve Lord Milner'dan oluşuyordu.[3]
Curzon, Lloyd George'un desteğini alamadı. Curzon ve Lloyd George, 1911 Parlamento Krizinden beri birbirlerinden hoşlanmamışlardı. Başbakan onun aşırı kendini beğenmiş biri olduğunu düşündü fakat Lloyd George, Curzon'un sahip olduğu bilgi zenginliğine ihtiyaç duyuyordu. Diğer kabine bakanları da onun Orta Asya hakkındaki engin bilgisine saygı duydular, ancak kibrinden ve çoğu zaman açık sözlü eleştirisinden hoşlanmadılar.
“ | Doğulu bir insanla uğraşırken psikoloji; mantıktan, politikadan, zekadan veya incelikten daha önemli bir kılavuzdur. Türklerin nasıl düşüneceğine göre onlara yaklaşmalıyız.[4] |
” |
— George Nathaniel Curzon |
Curzon, Asquith Hükûmeti döneminde yapılan Sykes-Picot Anlaşması'na karşı çıktı. Bir tür süslü taslak olarak gördüğü anlaşmayı 'büyük cehaletin tanımı' olarak niteledi: Fransızlar, İngilizler ve Araplar arasında bitmeyen sürtüşmelere yol açacak kadar "fantastik ve inanılmaz" olan bölünmeler.[5]
Lord Curzon I. Dünya Savaşı devam ederken Türkiye hakkında şunları söyledi:
“ | Eğer savaşı kısaltmak ve ayrı bir barış için Türkiye'ye teklifte bulunsaydık böyle bir teklifin doğası ne olurdu? Görünüşe göre Türk'ü İstanbul'da bırakacağız, fakat onun Boğazlar üzerindeki hakimiyetini elinden alacağız. Kapitülasyonların kaldırılmasını kabul edecek ve onu Almanya'ya karşı mali yükümlülüklerinin önemli bir kısmından kurtaracağız. Fransız ve İtalyan Müttefiklerimize rağmen Anadolu'daki orijinal Osmanlı topraklarının Türk mülkiyetinde olmasını sağlayacak; ancak kaybının gerçekliğini gizleyebilecek ve milli gururunu mizah edebilecek türden vitrin düzenlemeleriyle Suriye, Filistin, Arabistan ve Irak'ı Türkiye'den ayıracağız. Akabe'den Şam'a, Mekke'den Basra Körfezi'ne kadar tüm bölgelerde Türk bayrağının herhangi bir biçimde yeniden ortaya çıkmasının, gerçekten de, sonuçları vahim olacaktır. Bu bölgelerin herhangi bir şekil veya biçimde Türk otoritesinden kalıcı olarak dışlanmasını içermeyen hiçbir şartı kabul edemeyiz. Şimdi, böyle bir temelde müzakere edeceğimizi farz etsek bile, Türk hükûmeti bu şartları kabul etmeye hazır mı? Bu soruya iki sebepten dolayı olumsuz cevap vermek zorundayım: (1) Koşullar yeterince iyi değil çünkü Almanya'nın daha iyisini vaat ettiğinden çok az şüphem var. Filistin'in tamamını, Bağdat'ı, Mısır'ı ve büyük ihtimalle Trablus'u da; (2) Türkler, iyi ya da kötü, fiziksel olarak bu şartları düşünecek konumda değiller. İngiltere Hükûmeti'nin, şimdiki Sadrazam ve Enver hakim olduğu sürece, Türkiye ile ayrı bir barış yapma olasılığı söz konusu değil. Savaşta Almanları mat etmenin tek yolu, İngiltere ile ayrı bir barıştan yana olan Türklerin, başarılı bir darbeyle, Çanakkale Boğazı'nı İtilaf donanmalarına açmayı başarabilmeleri ile olabilir. Barış teklifi bizden değil, Türk'ün kendisinden gelmeli.[6] |
” |
— Lord Curzon - 16 Kasım 1917 |
Curzon, Balfour Deklarasyonu'nu her zaman, İngilizlerin, Ortadoğu taahhütlerinin "en kötüsü" ve "kamuya açıklanmış ilkelerimizin çarpıcı bir çelişkisi" olarak gördü.[7] Curzon aynı zamanda, Savaş Kabinesi'nin, 1918 ve 1919'da Türkiye ve Ortadoğudan sorumlu olan İngiliz Doğu Komitesinin (Eastern Committee) başkanıydı. Komitenin diğer üyeleri Balfour, Montagu, Mareşal Wilson, Henry MacMahon ve Mark Sykes idi.
İngilizlerin Türkiye politikasındaki en etkili isim olan Curzon, 23 Aralık 1918'de Türkiye'ye dair görüşlerini şu şekilde belirtti. “İstanbul'u elinde tutan Güce muazzam bir stratejik ve siyasi önem verilir. Tarih bunu kanıtlamıştır. Birincisi, Roma İmparatorluğu'nun Bizans'a taşınması tüm Doğu dünyasının kaderi üzerinde hesaplanamaz sonuçlar doğurdu. İkincisi, İstanbul'a yerleşen Türkler sonraki beş yüzyıl zaman boyunca insanlık tarihini fiilen değiştirdiler. Üçüncüsü, Türklerin İstanbul'daki mevcudiyetinin Büyük Britanya'nın tüm Doğu politikası üzerinde uyguladığı olağanüstü etkiydi. Dördüncüsü, Boğazlar ve İstanbul'a sahip olmanın, bu konuma yerleştirilen Güce modern savaş koşulları altında daha fazla hareket edebilmesine sağladığı muazzam etkidir.
Bütün bu yüzyıllar boyunca dünyaya Türkiye'nin dünyanın en büyük güçlerinden biri olduğu izlenimini veren İstanbul'daki Türk varlığıydı. İkinci olarak, onun Avrupa'daki varlığının, İslam'ın dünya çapındaki itibarını ve gücünü artırmada ve Pan-İslam inancını teşvik etmede çok büyük bir etkisi oldu. Türk İstanbul'dan çıkarılırsa, bana göre Hilafet sorunu sonsuza kadar çözülür. Osmanlı Padişahı bütün bu asırlar boyunca Hilafeti nasıl elinde tutabildi? Temelde iki sebebi var. Birincisi, Kutsal Toprakların koruyucusu olduğu için ve ikincisi, İstanbul'a sahip olduğu için. Birincisi, ona tüm dünyadaki Müslümanlar üzerinde büyük bir manevi ayrıcalık ve yetki verdi. İkincisi, onun büyük bir İslami Güç olarak görünmesini sağladı. Kutsal Yerleri şimdi kaybetti. İstanbul'u da kaybederse, bana öyle geliyor ki, Hilafeti elinde tutma şansı yok olacaktır. Mekke ve Medine'den sonra İstanbul'u da kaybederse artık İslam dünyasının gözünden düşecektir.”[8]
Ocak 1919'da Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, barış konferansı için Paris'e gidince, Lord Curzon, onun yerine Londra'da kalarak Ocak 1919'dan itibaren İngiliz Dışişleri Bakanlığı görevini üstlendi. Curzon, Paris Barış Konferansı'nda, Türkiye ile ilgili endişelerini dile getirdi ve hızlı bir şekilde barış yapılması gerektiğini söyledi. “Türk, gecikmenin her anını bir kazanç olarak sayıyor.” Fakat sonra tüm Türkiye üzerinde bir ABD mandası önererek Türkiye'ye dair barış müzakerelerinin 19 Mayıs 1919'dan 12 Şubat 1920'ye kadar ertelenmesini sağladı. 23 Ekim 1919'da, İngiliz kabinesinde Arthur Balfour ile yer değiştirerek resmen Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı oldu. Ancak aynı zamanda Lordlar Kamarası'nın lideri olarak da devam etti.[9]
Versailles anlaşmasını müzakere eden Lloyd George, Avrupa ve Rusya'daki işlerin kontrolünü büyük ölçüde elinde tutarken, Curzon ise Dünyanın geri kalanı ve Türkiye ilgilendi. Curzon, benzersiz bir Asya tecrübesine sahip bir dışişleri bakanıydı. Türkiye hakkında Paris Barış konferansı'ndaki herkesten daha çok bilgiye sahipti.[9]
“ | Türklerin İstanbul'dan çıkarılması, bence, her ne kadar "savaştaki yenilgilerinin en önemli kanıtı olarak kaçınılmaz ve arzu edilir" olsa da, pratikte hiçbir Türk İmparatorluğu ve muhtemelen hiçbir Hilafet olmadığı anlaşıldığında, Doğu dünyasındaki Müslüman tutkulara ve bu asık suratlı hıncı kolayca vahşi bir çılgınlığa dönüştürebilecek en tehlikeli ve en gereksiz teşvikleri vereceğimize inanıyorum.
Eğer çok geç değilse, Anadolu'da herhangi bir bölünme veya manda politikası takip edilmemesini ısrarla talep ediyorum. Zaman Türklerden yana ve bunu biliyorlar. Geçen her hafta, her bölgede yeni entrikalar ortaya çıkarır. Hindistan'da, tüm İslam coğrafyasında, hatta Londra'da bile. Türklerin başkent Konstantinopolis'ten çıkarılmasına, Ayasofya'ya ve Hilafete Hristiyan müdahalesine karşı aktif olarak ajitasyon yapılan her yerde.[10][11] |
” |
— Lord Curzon - 18 Nisan 1919 |
1919'da Lloyd George'un, Yunanları, Anadolu'yu istilaya zorlamasına ve Türklere karşı savaş tehdidine karşı çıktı. Lord Curzon, 'Türklere iyi bir dönüş yapmak isteyen son adam' olmakla birlikte, Anadolu'da barış istediğini söyledi: 'Yunanlar içeride yürüyorsa bu imkansız bir hedef.'[12]
Lord Curzon, 27 Kasım 1919'da Kazım Karabekir'e şöyle dedi: “Şimdiye kadar Türkiye ile sulh yapmadık. Hakiki İngiliz dostu olacak simâlarla anlaşmak istiyoruz. Endişemiz Türkiye'nin yine bir gün İngiliz düşmanları tarafına geçivermesidir. Padişah hükûmeti bunu yapabilir. Artık krallık ve imparatorluk modası geçmiştir. Cumhuriyete biz de taraftarız. Padişah, hükûmete ve siyâsete karışmayıp halîfe olarak istediği yerde oturabilir. Diğer taraftan Anadolu'nun idaresi İstanbul'dan zordur. Halbuki Anadolu'da olacak bir hükûmet serbesttir.”[13]
Curzon, Türkiye'nin başkentinin İstanbul'dan Anadolu'ya taşınması gerektiğini savundu: “Türk Hükûmeti orada kaldığı sürece İstanbul, tüm Müslümanların yöneleceği merkez ve eksen olacak ve Türkiye gelecekte uluslararası bir güç olmaya devam edecektir. İstanbul'dan çıkarıldıktan sonra, Türkiye, İran veya Afganistan ile aynı temelde bir Asya Devleti olacak ve Türkler, dünya milletleri arasında ikinci veya üçüncü sıraya düşeceklerdir.”[14] Curzon'a göre yeni başkent Bursa, Ankara veya Konya olabilirdi: “İstanbul'daki Türk, Konya'daki Türk'ten çok farklı bir ölçüye sahiptir. O, salt gösterişli bir egemenliği elinde tutacaktır.”[15]
Açık bir emperyalist olan Curzon, merkez-i hilafet ve Türkiye'nin başkenti olan İstanbul'u Türk hinterlandından kalıcı olarak kesmeye ve onun yerine başkenti Anadolu'ya taşımakta kararlıydı. Öte yandan, Lloyd George ve Balfour; Montagu ve Hindistan Ofisi'nin, sultan-halifenin İstanbul'dan kovulmasının İngiliz İmparatorluğu'nun bünyesindeki büyük ve geniş Müslüman nüfusunu ciddi şekilde alevlendirebileceğine dair uyarılarından etkilenmişlerdi. Tartışmalar, uzmanların bölünmesiyle ve Lloyd George, Balfour ve Cecil'in; Curzon ve Montagu'nun pozisyonları arasında bocalamasıyla 1919 boyunca devam etti.[16] Bununla birlikte, Paris Barış Konferansı'nda Türk kaderinin baş hakemi olarak İngiliz heyeti, erken veya etkili bir çözüm formüle etmede ciddi şekilde yetersiz kaldı. Balfour ve beraberindeki uzmanlar, Paris'teki Barış Konferansı'nda Lloyd George ile birlikteydiler. Londra'daki Dışişleri Bakanı Curzon ise 19 Ağustos 1919'da karısına sinirli bir şekilde, "Balfour Paris'te bir politika izliyor," diye yazdı, "Ben Londra'da başka bir politika izliyorum."[16]
18 Nisan 1920'de San Remo Konferansı'nda Lloyd George'un önderliğinde Sevr Antlaşması'nın taslağı hazırlanırken Başbakanın gölgesinde kaldı. 1921'de Curzon, Yunanları, İzmir'in işgalinin "acıklı bir gaf" olduğuna ve yeniden bir anlaşma yapılması gerektiğine ikna etmeye çalıştı. Lloyd George tarafından Türk yanlısı olmakla suçlandı. 1921 baharında Yunan taarruzu başlayınca, Lloyd George Yunan taarruzuna sevinirken, Curzon, Yunanların kazanamayacağını ve İngiltere'nin çatışan taraflar arasında arabuluculuk yapması gerektiğini düşünüyordu.[12]
Nisan 1921'de Curzon, Başbakan ile çalışmaktan çok yorulduğunu söyledi: "Lloyd George, Dışişleri Bakanının bir uşak ya da bir angarya olmasını istiyordu. Kendisine kaba davranan, departmanını eleştiren ve dış ilişkiler konusundaki görüşlerine çok az dikkat eden biriydi."[17]
Curzon, 1922 yazında 4 ay boyunca hastalığı sebebiyle Dışişleri Ofisi'nde değildi. Ağustos'ta uzun zamandır beklenen şey oldu ve Türk milliyetçileri, Anadolu'yu boşaltmak için hazırlanan Yunan ordusunu bozguna uğrattı. Ofis'e geri dönen Curzon, 15 Eylül Cuma günü Bakanlar Kurulu toplantısında Türk ilerlemesini askeri yollarla durdurmaya çalışılmaması konusunda uyardı. Ancak Lloyd George ertesi gün Türkiye'yi savaş ilanı ile tehdit eden bir bildiri yayınladı. Tebliğin feci bir etkisi oldu: Avustralya ve Kanada asker göndermeyi reddetti. Türklere destek veren Fransa ve İtalya ise tarafsız bölgelerden askerlerini geri çektiklerini duyurdu. Bir süre için Türkler ve İngilizler arasında savaş mümkün görünse de Lord Curzon, General Harington ve İstanbul'daki Yüksek komiser Rumbold'un çabaları sonuç verdi ve Mudanya Mütarekesi imzalandı.[18][19]
Curzon, dört yıl boyunca Başbakanın Dışişlerine karışmasına ve bunların bazen yol açtığı aşağılamalara boyun eğmişti. Çanakkale Krizinden hemen sonra, 14 Ekim 1922'de Lloyd George, Manchester'da Türkleri kınayan şiddetli bir konuşma yaptı. Bu kadarı artık fazlaydı. 3 gün sonra istifasını Lloyd George'a verdi. 19 Ekim'deki Carlton Club toplantısında yapılan bir oylamada Curzon, hükûmeti istifaya zorladı ve Türkiye ile savaşmak isteyen Lloyd George'u devirdi. Takip eden hafta Curzon, Muhafazakar lider oldu, kendi geçici kabinesini kurdu (Curzon hâlâ Dışişleri Bakanlığı'ndaydı) ve parlamentoyu feshetti. 19 Ekim 1922'de Muhafazakar Parti'nin çekilmesiyle koalisyon hükûmeti düştü. Andrew Bonar Law başbakan seçilince onun kabinesinde Dışişleri bakanı olarak daha serbest hareket edebilme imkânı buldu ve Fransa Başbakanı Poincaré ile anlaşarak Türkleri barış müzakereleri yapmaya çağırdı. Kasım ayında yapılan seçimlerde Muhafazakarların aldığı rahat bir zafer, Curzon'un Türkiye ile bir barış arayışı içinde Lozan'a doğru yola çıkmasına izin verdi.[19][20]
Curzon, 1922-1923 Lozan görüşmelerinde İngiliz heyetine başkanlık etti. Lozan konferansı, Curzon'un kariyerinin zirvesiydi. Diplomatik beceri ve kişilik gücüyle, Türkleri yönettiği kadar kurnazca müttefikleri Fransa ve İtalya ile de ilgilenerek, konferansa hükmetti. Türkiye'nin, imparatorluktan ulus devlete geçiş yapmasını sağladı. Trakya, Boğazlar ve Musul üzerinde İngiliz çıkarlarına uygun yerleşimler üretmeye yardımcı oldu. Lozan savaş sonrası anlaşmaların en başarılısı ve en kalıcısıydı.[20]
Lord Curzon, 13 Kasım 1923'te Lloyd George'un yunan-türk politikasından acı bir dille bahsetti. Bu konuda Lloyd George'a ve Venizelos'a ateş püskürdü. Kendisinin Yunan taraftarı olmadığını söyledi. “Gerçek tarih yazıldığı zaman, hadiselerin iç yüzü dehşetle öğrenilecektir.”[21]
Bonar Law'ın 22 Mayıs 1923'te emekli olması üzerine, Curzon, Başbakan olmaya heveslendi. Stamfordham tarafından çağrılan Curzon, atanacağını varsayarak Londra'ya koştu. Gerçeği öğrenince gözyaşlarına boğuldu. Hükûmet kurmak için çağrıldığına inanan Curzon, aldığı haberle yıkıldı. Daha sonra Baldwin'le "son derece önemsiz bir adam" olarak alay etti, ancak Baldwin'in altında görev yaptı ve onu Muhafazakar Parti'nin liderliği için önerdi. Harry Bennett, Curzon'un küstahlığının ve popüler olmayışının, dehasına, büyük çalışma kapasitesine ve başarılarına rağmen muhtemelen başbakan olmasını engellediğini söyledi. Curzon, 24 Ocak 1924'te hükûmet düşene kadar Baldwin'in dışişleri bakanı olarak kaldı. Stanley Baldwin, 4 Kasım 1924'te yeni bir hükûmet kurduğunda Curzon'u, Konsey'in Lord Başkanı olarak atadı.[20]
Mart 1925'te Curzon, ciddi bir mesane kanaması geçirdi. Ameliyat başarısız oldu ve 20 Mart 1925'te 66 yaşında Londra'da öldü.[20]
Kabineden meslektaşı Edwin Montagu, Lord Curzon'un siyaseti hakkında yazdı:
“Yalnızca kendisinin ustası olduğu tarihsel sebeplerle, özel olarak incelediği coğrafi değerlendirmelerle, isteksizce, çok ciddi şüphelerle, dünyada herhangi bir ülkenin kendi haline bırakılmasının veya bizden başka bir ülkenin kontrolüne bırakılmasının tehlikeli olacağını savunan; diplomatik, ekonomik ve stratejik gerekçelerle orada olmamız gerektiğini söyleyen bir Lord Curzon var.
Curzon'a göre, Fransızların burada kalmasına izin vermek ölümcüldür. Orada İngilizlerin bile bir manda aldığını düşünmek korkunç. Akdeniz'de bir Amerikan filosu fikri anlatılamayacak kadar tehlikeli.”[22]
Curzon'u yakından tanıyan Nicolson, "Onun ideal dünyası, İngiltere'nin Avrupa'ya asla müdahale etmediği ve Avrupa'nın da Afrika ya da Asya'ya asla müdahale etmediği bir dünya olurdu" dedi. Kendisi Londra'dayken, Anadolu'da İtalyan veya Yunan varlığına şiddetle karşı çıktı. Çoğu yabancıdan, özellikle de Fransızlardan hoşlanmazdı. Tartışmada küstah olsa da zekiydi. Süveyş'in doğusundaki dünyayı iyi biliyordu; eski Osmanlı imparatorluğundan Japonya'ya seyahat etmiş ve Orta Asya, İran ve Hindistan hakkında kapsamlı çalışmalar yazmıştı. Kabinedeki meslektaşlarına sık sık, uzak bir yere giden tek kişinin kendisi olduğu hatırlatıldı.[10]
Diğer meslektaşı Crawford Kontu Lindsay ise günlüğünde sarsıcı bir kişisel yargıya varmıştı; "Meslektaşları tarafından daha az sevilen ve astları tarafından daha çok nefret edilen bir adam asla tanımadım. Asla vicdandan, hayırseverlikten ya da minnetten bu kadar yoksun bir adam görmedim. Öte yandan, gücün, çalışkanlığın ve hırsın ortalama bir kişilikle eşsiz bir birleşimi. İnsanların gözlerinin bu kadar kuru olduğu bir cenaze törenine daha önce hiç katılmadım!"[23]
Vikisöz'de George Curzon ile ilgili sözleri bulabilirsiniz. |
Bir İngiliz'in biyografisi ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |
Soyluluk ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |
Siyasi görevi | ||
---|---|---|
Önce gelen: Victor Bruce |
Hindistan Genel Valisi 1899–1905 |
Sonra gelen: Gilbert Elliot-Murray-Kynynmound |
Önce gelen: Arthur Balfour |
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı 1919–1924 |
Sonra gelen: Ramsay MacDonald |